Şehir Duvarı 西安城墙
Xi’an şehir duvarı dikdörtgen şeklinde, toplam 13,7 km uzunluğunda ve eski şehirle yeni şehri ayırıyor. 900 yılı civarında bugünkü şeklini almış. Daha sonra birkaç kez restorasyon görmüş. Dünyanın en uzun ve en iyi korunan şehir duvarlarından birisi olarak kabul ediliyor. Duvarın yüksekliği 12 metre, genişliği ise tabanda 15-18 metre, tepede 12-14 metre. Dolayısı ile duvarın üzeri bir yol genişliğinde, ulaşım araçları kullanılabiliyor. Duvarın dışında su dolu bir hendek var. Duvara birkaç yerden çıkılabiliyor, ama en güzeli Güney Kapısı (Yongningmen 永宁门). Çan kulesinden güneye doğru 10-15 dakikalık bir yürüyüşle Güney kapısına ulaşılabiliyor. Güney kapısında zaman zaman gösteriler yapılıyor ve burada bisiklet de kiralamak mümkün. Bisikletle bütün şehir duvarı 1,5-2 saatte turlanabiliyor. Ayrıca elektrikli arabalarla da tur yapılabiliyor. Sıcak havalarda yanınıza şapka ve su almayı unutmayın, kuruyarak pişersiniz, benden söylemesi. Duvara çıkmak 54 RMB, bisiklet kiralamak 100 dakikası 40 RMB, sonraki her 10 dakika 5 RMB, depozito 200 RMB. Elektrikli arabalarla tur arabanın kalitesine göre 80-120 RMB.
Müslüman Mahallesi
Çin’in eski başkentinde, tam şehrin göbeğinde bir Müslüman Mahallesi var. Alışveriş yapılan çok sayıda dar sokak, lokantalar, şekerlemeciler, seyyar satıcılar, akşamları mahşeri bir kalabalık ve adeta yağlı denebilecek pis zeminli sokaklar bölgenin karakteristik özellikleri. Bu müslümanlar, Uygur ya da başka bir milliyetten değil, bildiğiniz Çince konuşan Çinliler. Xi’an’da toplam 50 bin kişi olan bu topluluk, şehirdeki merkezi konumları ve yiyecek içecek sektöründeki egemenlikleri ile Xi’an’ın karakteristik bir özelliği haline gelmiş. Biliyorsunuz, herkes yemek yer. Xi’an da birkaç gün kalırsanız yolunuz müslüman mahallesine muhakkak birkaç kez düşüyor.
Huiler
Peki bu müslümanlar kim? Çinli Müslümanlara Hui deniyor. Huiler resmen azınlık statüsünde. Çin’de toplam 10,5 milyon civarındalar. Çin’in resmi olarak tanıdığı 55 azınlığın 10 tanesi müslüman gruplar. Diğer dokuz gruba girmeyen, çoğunluğunun anadili Çince olan müslümanlara Hui deniyor. Çin’de çok geniş bir coğrafyaya yayılmış durumdalar. Huilerin kökeni tartışmalı, geniş bir coğrafyaya dağıldıkları düşünülürse, hepsinin tek bir kökeni olma ihtimali zayıf. Klasik kaynaklarda Çin’den mal alıp mal satan Orta Doğu’lu ticaret erbabının Çin’e yerleşmesi, burada Çinli halkla karışıp müslümanlığı yayması ile oluşan bir topluluk şeklinde tarif edilmiş. Ancak, bilimsel çalışmalar bu hipotezi desteklemiyor, çünkü Hui kadınlarının %7’sinde Orta Asya-Orta Doğu mitokondrial DNA’sı var (Çinlilerde %0, Uygurlarda %50). Mitokondrial DNA sadece anne tarafından geliyor. Eski çağlarda tüccarların neredeyse tamamının erkek olduğu düşünülürse, Çin’e yerleşen tüccarlar hipotezi yetersiz kalıyor. Biraz daha akademik kaynaklara bakınca 652 yılında Sasani Devletinin yıkılmasından sonra Çin’e bir İranlı göçünden söz edildiğini görüyoruz. Tarihte bunun gibi küçük küçük göçler olduğu anlaşılıyor. İslam öncesi dönemde Xi’an’a Semarkand ve Buhara’dan göç eden 10 bin Türk ailesinden de söz ediliyor. Bunların müslümanlığın Çin’e gelmesiyle müslümanlaştığını söyleyenler var. Tarihi kaynaklarda Çin’de müslümanların varlığından 8. yüzyıldan itibaren bahsediliyor. Ondan sonraki bin üçyüz yılda iyi günler, kötü günler görmüşler. Örneğin Moğol yönetimi döneminde Çinlilerden daha avantajlı durumdalarmış. Zaman zaman Çin Ordusunda yüksek yerlere gelmişler. Bazı dönemlerde asimilasyon politikasına uğramışlar. Birkaç isyan çıkarmışiar, kanlı şekilde bastırılmış. Paradoks şekilde, kömünist dönem en rahat ettikleri dönemlerden biri gibi görünüyor.
Nasıl bir İslam?
Çalışkan, işini ciddiye alan insanlar. Elit Huilerin İslam’ın yanısıra Konfüçyusçuluk konusunda da eğitim aldıkları söyleniyor. İslam’ın konfüçyusçulukla uyuştuğunu, Budizm ve Taoculukla uyuşmadığını düşünürlermiş. Yaklaşık yarısı Gedimu (Kadim kelimesinin Çince telaffuzu, Çin’e erken İslam döneminde gelen Hanefiliğin devamı), Sufilik yaygın ve Nakşibendi tarikatinin Huiler arasında takipçilerinin olduğu biliniyor. Domuz eti konusunda çok katılar, onun dışındaki İslami kurallar konusunda katı değiller. Sünnet olmayanları çokmuş. Biliyorsunuz sünnet sünnettir.
Xi’an daki Müslümanların ancak esnaf olanları hakkında izlenimlerimiz var. Güleryüzlü, yumuşak insanlar. Çinlilerin kendilerini ticarette güvenilir buldukları söylenir. Erkekler takke, kadınlar başörtüsü takıyor. Genç kadınlarda başörtüsü yerine takke takanlar çok. Başörtülü ve kısa etekli olanları var, kolları açık olabiliyor. Göğüs-omuz bölgesi her zaman kapalı. Kadınlar ve erkekler birlikte çalışıyor. Kadın imamları varmış, ama sadece kadınlara namaz kıldırırmış.
Müslüman Mahallesi ve yemekler
Huilerin çalıştırdıkları lokantalar ve yiyecek içecek satan seyyar satıcılar fazla hijyenik değil, ama bu konuda diğer Çinlilerden çok farkları yok. Giderken Hindistan’a uğrarsanız hepsi size çok temiz gelecektir. Yaptıkları şekerlemeler ve kebaplar çok başarılı. Lokantalarda ve dükkanlarda tek tük Uygurların da çalıştığı gözleniyor. Erik şerbeti, çöp şişe geçirilmiş üçgen bir yumurtalı pirinç hamuru tatlısı bir sürü seyyar satıcıda satılıyor. Bazıları bu üçgen tatlıyı çok güzel yapıyorlar. Küçük ve kalın bir bazlama içine koydukları, sandviç gibi satılan, uzun saatler buharda pişirilen bir et yemeği var, çok lezzetli (Rou Jia Mo 肉夹馍). Bunu muhakkak tadın. Müslüman Mahallesi dışında domuz etinden yapılıyor ona göre. Bu yemeğin milattan önceki yıllarda da yapıldığını söylüyorlar, muhtemelen dünyanın en eski sandviçi. Benim kötü bir huyum var, çok zaman yemeği görünce fotoğraf çekmeyi unutuyorum. Onun için bunların fotoğrafı yok. Bol miktarda şiş kebapları var. Koyun eti, tavuk, kalamar çok kullanılıyor. Şiş kebap konusunda iyiler, ama Uygurların daha iyi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Noodle’ları çok meşhur. Özellikle Davul Kulesi’ne bakan taraftakiler en iyileri. Yerfıstığı gibi çeşitli kuruyemişleri şekerle döverek helvaya benzer şekerlemeler yapıyorlar ve bunlar lezzetli şeyler.
Xi’an Büyük Camii 西安大清真寺
742 yılında yapılmış ve sonraki dönemlerde zaman zaman genişletilmiş, restore edilmiş. Çin’in en eski ve en meşhur camilerinden birisi. Klasik Çin mimarisi ile yapılmış caminin kubbesi ve minaresi yok. Bahçesi dört bölümden oluşuyor ve her bahçe bölümünden ötekine Çin tarzı bir kapıdan geçiliyor. Namaz kılınan ana salon dördüncü bahçenin sonunda. Karşı tarafa namaz kılınan ana salon alınırsa, sağ ve sol tarafta içinde eski eserler bulunan binalar var. Özellikle sağdaki bina ilginç. İçinde eski yazıtlar, kabartmalar var. Ejderha falan gibi Çin motifleriyle İslam kültürünün sentezi eserler görüyorsunuz. Bahçe içinde havuz ve birkaç yazıt bulunuyor.
Giriş 25 RMB. Müslüman olmayanların bahçede ve ek binalarda gezmeleri serbest ama asıl caminin (namaz kılınan salonun) içine girmelerine izin vermiyorlarmış. Girişte omuzları açık kadınlara şal veriyorlar ama eteğe ve açık başa izin veriyorlar. Biz gittiğimizde namaz vaktiydi. Namaz kılınırken etrafta başı açık ve etekli kadın turistler rahatça dolaşıyor. Hatta onları görünce gülümseyerek selam veriyorlar. Dualar Arapça okunuyor. Cemaat içinde birkaç Pakistanlı-Hintli ve birkaç Ortadoğulu da vardı. Caminin çıkış kapısına yakın bir hediyelik eşya dükkanı var, buradan alacak bir şey bulamadık çeşit pek az. Türkiye’den geldiğimizi duyunca ilgi gösterdiler biraz muhabbet ettik.