Kategoriler
Japonya gezi notları

Nara

THY ile sakin bir yolculuktan sonra Osaka’ya vardım. Metro ile kalacağım otele yakın bir yere gittikten sonra durağın dışına çıkıp bir taksi tuttum. Taksinin kapısı şoför tarafından otomatik kontrolle açılıp kapanıyor, bu nedenle Japonya’da taksi kapılarını açıp kapatmaya çalışırsanız komik durumlar oluşabiliyor. Şoför, 60 yaşlarında, son derece kibar ve beyaz eldivenliydi. Taksinin içindeki temizlik ve özen hemen dikkati çekiyordu. Japonca konusundaki ilk hayal kırıklığımı burada yaşadım. Adamın söylediği hiçbir şeyi anlamıyordum. Osaka’da farklı bir Japonca konuşulduğunu duymuştum, ama bu kadar farklı olacağını tahmin etmemiştim. Bir arkadaşım bu durumu Türkçe çalışıp ilk olarak Rize’ye gitmeye benzetti. Neyse ki onlar benim ne dediğimi anlıyordu. Daha sonra Tokyo’da insanların söylediklerini anlamaya başlayıp rahatlayacaktım.

Hotels.com’dan tuttuğum “Chisun Hotel Shinsaibashi” gecesi 52 dolarlık son derece temiz bir oteldi. Türk otel standartlarına göre bir hayli küçük olan odama yerleştikten sonra dışarıda gezinmeye çıktım. Saat on civarı olduğundan birkaç market ve lokanta dışında her yer kapalıydı. Yine de bol ışıklı, renkli bir geceydi. Cadde kenarlarında çok sayıda meşrubat otomatları vardı. Bunlardan bazılarında metal kutuda sıcak kahve bulunduğunu da şaşırarak gördüm. Japonya’da son yıllarda günde 24 saat açık olan marketler moda, sayıları da giderek artıyormuş. Bu marketler bizim mahalle arası küçük marketlere benziyor, ancak onlardan farkı yenmeye hazır yiyecek çeşitlerinin bol olması, ki bunlardan bazıları oracıkta görevliler tarafından mikrodalga fırınlarda ısıtılabiliyor, diğer bir özellikleri de bir dergi-manga reyonu bulunması. Bu dergi ve kitapların başında genellikle birkaç Japon inceleme yapıyor. Herhalde gece acil okuma ihtiyaçları olan bir millet ve soluğu hemen en yakın markette alıyorlar. Bir marketten çeşitli yiyecekler aldıktan sonra oteldeki odama gidip onları yedim. Saat farkı nedeniyle uykum yoktu, ama uyumaya çalıştım. Sabah uyandıktan sonra metro ile Nara’ya giden JR trenlerinin geçtiği bir tren istasyonuna gittim. Bu arada iyice acıkmıştım, istasyon içindeki bir kafeye girip oturdum. Menüden yağda yumurtalı bir kahvaltı seçtim. Yumurtanın yanında kızarmış ekmek ve küçük bir salata kasesi vardı. İlk gün için fena değil diye düşündüm. Kahvaltının yanında güzel bir filtre kahve vardı. Japonlar maalesef kahve konusunda bizi geçmiş durumdalar. Garson kız, masama üzerinde ne kadar ödeyeceğimin yazdığı bir adisyon fişi bıraktı. Kahvaltım bittikten sonra paramı bu adisyon fişinin üzerine bırakıp garsonun almasını bekledim. Bir süre gelen giden olmadı. O sırada insanların hesabı çıkarken kasaya ödediklerini fark ettim.

Japonya'da ilk kahvaltım.
Japonya’da ilk kahvaltım.

Nara

Trene binerek Nara’ya gittim. Tren istasyonunun hemen yanındaki Tourism Information bürosunda girdim, görevli kadına yaklaşarak bir harita istedim. Harita üzerinde çizerek nerelere gideceğimi gösterdi. Nereli olduğumu sordu, Türk olduğumu söyleyince ilginç bulduğunu belirten bir takım sesler çıkardı. Herhalde oralara pek Türk düşmüyor. Japonya’da İngilizce konuşurken “Turkish” deyince anlamayabiliyorlar, bu durumda “Toruko-jin desu” (Torukocin des, Türküm) demek gerekebiliyor.

Nara, 8. yüzyılda Japonya’ya başkentlik yapmış. Bu dönem Japon tarihinde Nara Dönemi olarak biliniyor. Çok sayıda eski yapı bulunan bir şehir, bu yapılar UNESCO dünya kültür mirası listesinde yer alıyor. Nara’nın en meşhur sakinleri geyikler. Eski bir Japon efsanesine göre Nara başkent olduğunda şehri korumak için tanrı Takemikazuchi beyaz bir geyiğe binerek gelmiş. Geyiklerin şehri ve ülkeyi koruduğuna inanılıyor ve kutsal kabul ediliyor. Bundan dolayı Nara’da, özellikle Nara parkında çok sayıda geyik serbest bir şekilde dolaşıyor. Bunlar yarı evcil geyikler. İnsandan kaçmıyorlar, hatta yiyecek istemek için insanların yanına geliyorlar.

nara-geyikNara'da şaşkın bakan geyik

Nara Parkında uyarı levhası. Köpekleri serbest bırakmayınız, geyiklere saldırabilirler. Yerlere çöp atmayınız. Geyikler yiyecek sanıp yiyebilir ve hastalanabilirler. Geyik yavrularını kovalamayınız. Kızgın bir ebeveyn size saldırabilir.
Nara Parkında uyarı levhası. Köpekleri serbest bırakmayınız, geyiklere saldırabilirler. Yerlere çöp atmayınız. Geyikler yiyecek sanıp yiyebilir ve hastalanabilirler. Geyik yavrularını kovalamayınız. Kızgın bir ebeveyn size saldırabilir.

Nara’daki tarihi binalar büyük bir parkın içinde bulunuyor. İstasyondan sonra parka On-on beş dakikalık bir yürüyüşten sonra ulaştım. İlk olarak Beş Katlı Pagoda ile karşılaştım. Beş katlı pagoda, 50 metrelik boyu ile Japonya’nın ikinci en yüksek pagodası, 725 yılında yapılmış ve Kōfuku-ji tapınağının bir parçası (http://www.kohfukuji.com/english.html – ingilizce link). Bu tapınak 7. yüzyılda yapılmış bir Budist tapınağı.

Beş Katlı Pagoda
Beş Katlı Pagoda

Tapınağın bir parçası da batı 33 tapınak hac yolunun dokuzuncu durağı olan Nanendou (Güney Oktagonal) Salon. Bina, 813 yılında yapılmış.

Güney Oktagonal Salon. Öndeki beyaz elbiseli kişiler hacı.
Güney Oktagonal Salon. Öndeki beyaz elbiseli kişiler hacı.

Yoluma devam ettim, ağaçların ve geyiklerin arasında on-onbeş dakika yürüdükten sonra “Kasuga Grand Shrine”, Büyük Kasuga Tapınağına vardım. Kasuga Taisha adıyla da bilinen bu tapınak, Nara’nın en saygın Şinto tapınağı. Nara’nın başkent olduğu zaman kurulmuş. Tapınak, çok sayıda ve çeşitli fenerleriyle meşhur. Tapınağın dışında çok sayıda taştan fener dikkati çekiyor. Tapınağın içine girmek paralı. İçerideki ana salona girmek ise yasak. Tapınağın iç ve dış bahçesinde çok sayıda küçük tapınakçık, diğer bir deyişle ziyaret mevcut.

Kasuga Taisha içindeki fenerler.
Kasuga Taisha içindeki fenerler.
Kasuga Taisha'dan bir görünüm.
Kasuga Taisha’dan bir görünüm.

Tapınağın hemen yanında Shin-en isimli, tapınağa ait Japon bahçesi var. Bu bahçe 1932 yılında kurulmuş. Manyoshu isimli, 4500 şiirden oluşan ve 759 yılında derlenen en eski Japon şiirlerinde sözü edilen bitkileri sergilemek için tasarlanmış. Günümüzde tümü Japonya’da doğal olarak yetişen 270 çeşit bitkiyi barındırıyor. Bahçenin en güzel zamanı Nisan sonu Mayıs başına denk geliyormuş, bu dönemde bahçede yer alan 20 çeşit wisteria açıyormuş. Wisteria, bizde en bilinen üyesi mor salkım olan salkım çiçekli bir bitki grubu.

Shin-en Bahçesi
Shin-en Bahçesi

Buradan çıktıktan sonra Tōdai-ji tapınak kompleksine doğru yola çıktım. Yolda hediyelik eşya dükkanları  ve lokantalar vardı. Acıktığımı fark ederek bir lokantaya girdim, ana yemeği udon olan bir menü seçtim. Güzel bir yemekti, üstüne bir çeşit lokuma benzer bir tatlı getirdiler. Bizim lokumdan daha yumuşak, daha az tatlıydı.

Hediyelik eşyalar.
Hediyelik eşyalar.
Geleneksel giysiler içindeki genç kızlar.
Geleneksel giysiler içindeki genç kızlar.
Geyikler kimi zaman hediyelik eşya dükkanlarının içine kadar giriyor.
Geyikler kimi zaman hediyelik eşya dükkanlarının içine kadar giriyor.

Tōdai-ji’ye doğru ilerlerken küçük bir Şinto tapınağında Şinto adetlerine göre yapılan bir düğüne rastladım.

Gelrneksel bir Şinto düğünü.
Gelrneksel bir Şinto düğünü.

Daha sonra Tōdai-ji tapınak kompleksinin bir parçası olan Nigatsu-dō tapınağına vardım. Bu tapınak bir dağın eteğine yaslanmış etkileyici bir yapı. İnşa tarihi 772, ancak 1667’de bir yangında tahrip olduktan iki yıl sonra tekrar yapılmış. Tövbe törenleri ile biliniyor, 760 yılından beri Mart’ın ilk yarısında tövbe törenleri yapılıyor. Ana salonda iki Kannon heykeli var ama bunlar “Hibutsu” (gizli Buda) olarak sınıflanmış ve halka gösterilmiyor.

Nigatsu-dō tapınağı.
Nigatsu-dō tapınağı.
İbadet eden kadın.
İbadet eden kadın.

Tōdai-ji tapınak kompleksinin en önemli bir parçası Daibutsuden. Dünyanın en büyük ahşap yapısı. İçinde dünyanın en büyük oturan Buda heykeli var. Bu heykele Japonlar Daibutsu adını vermiş.

Daibutsuden.
Daibutsuden.

Binanın 728 yılında inşa edildiği biliniyor. Nara döneminde tüm Budistlerin yönetim merkezi olarak kullanılmış. 743 yılında İmparator Shōmu, herkesin Buda heykellerinin yapımına katkı vermesini gerektiren bir kanun çıkarmış. İmparator, bu şekilde Buda’nın ülkeyi doğal felaketlerden koruyacağına inanıyormuş. Tōdai-ji kayıtlarına göre 2.600.000’den fazla insan büyük Buda heykeli ve onu barındıran salonun yapımı için destek vermiş. On beş metre yüksekliğindeki heykel üç yıldan fazla sürede sekiz parça döküm halinde yapılmış.  Heykel 751 yılında tamamlanmış ve tükettiği 500 ton bronzdan dolayı zamanın Japon ekonomisini ciddi şekilde sarsmış.

Daibutsu.
Daibutsu.

Eskiden tapınak kompleksinin parçası olarak iki tane 100 metrelik pagoda da varmış ama bunlar bir depremde yıkılmış. Daibutsuden (Buda’nın durduğu salon) iki kez yangında tahrip olup tekrar yapılmış. Şimdiki bina 1709’da tamamlanmış. Büyük Buda da birkaç kez tamirat görmüş. Heykelin şimdiki elleri ve kafası sonradan tekrar yapılmış.

Daibutsuden'in önündeki Binzuru heykeli. Budist inancına göre Buda'nın 16 öğrencisi (16 Arhat) Budizmin yayılmasında önemli rol oynamıştır. Bunlardan bir tanesi de Pindola Bharadvaja'dır ve Japonya'da kısaca Binzuru denir. Japon Budistleri arasında en popüler Arhat'tır. Binzuru'nun gizli güçleri olduğuna inanılır. Binzuru'nun resmine veya heykeline sürülen vücut kısımlarındaki hastalıkların iyileştiği düşünülür. Bu heykel 18. yüzyılda tahtadan yapılmıştır.
Daibutsuden’in önündeki Binzuru heykeli. Budist inancına göre Buda’nın 16 öğrencisi (16 Arhat) Budizmin yayılmasında önemli rol oynamıştır. Bunlardan bir tanesi de Pindola Bharadvaja’dır ve Japonya’da kısaca Binzuru denir. Japon Budistleri arasında en popüler Arhat’tır. Binzuru’nun gizli güçleri olduğuna inanılır. Binzuru’nun resmine veya heykeline sürülen vücut kısımlarındaki hastalıkların iyileştiği düşünülür. Bu heykel 18. yüzyılda tahtadan yapılmıştır.
Kategoriler
Japonya gezi notları

Japon Yemekleri

Japon Mutfağı, dünyaca meşhur mutfaklardan birisi. Ana hatlarıyla Çin mutfağını andırıyor. Bol deniz ürünü, pirinç, sulu olarak yenen makarna-erişte türevleri mutfağa egemen unsurlar. Öte yandan, yenebilecek her şey bu mutfağa girebiliyor. Yemeklerde tatlı-tuzlu-acı ve ekşinin bir arada kullanımı yaygın. Acılar hafif acı, ekşi için sirke kullanımı yaygın. Yemeklerin çoğu hafif tatlı, tatlılar ise az şekerli ve hafif. Seyyar satıcılar çok yaygın. Küçük yerleşim merkezlerinde ve turistik bölgelerde arabalı seyyar satıcılar ve büfe tarzı küçük yiyecek satıcıları çok sayıda. Bu satıcılarda ızgaralardan tatlılara kadar çeşitli yiyecekler bulunuyor. Yemeklerin estetik görünümüne çok özen gösteriliyor. Yiyecekleri tabağı tıka basa doldurmadan estetik bir şekilde yerleştiriyorlar ve kırmızı ve yeşil renkleri kullanmayı çok seviyorlar. Yemek estetiği yönünden Japon Mutfağı bir ekol ve pek çok modern şefi de etkilemiş olan bir mutfak.

Sabah kahvaltılarında alıştığımız yiyeceklerden pek yok. Zeytin ve peynir Japonya’da pek az biliniyor, hatta hiç zeytin görmedim. Pirinç ve tuzlanmış balık yanı sıra yosun çorbası gibi çeşitli çorbalar içilebiliyor. Ekmek çok az yerde var ve çoğu yemekte yemeğin yanına pilav yeniyor. Bu pilav iri taneli, birbirine yapışan pirinç tanelerinden oluşuyor ve yağsız. Bu sayede çubukla yenebiliyor. Pilavın tadı oldukça düz, biraz nişasta tadı geliyor ve hafif tatlı bir his veriyor. Çoğu lokantada pilav bir çanak içinde yemeğin yanında servis ediliyor ve pilavınız bitince lokantanın ortasında veya bir köşesinde kurulmuş olan elektrikli pilav makinesinden istediğiniz kadar pilav alabiliyorsunuz. Japon lokantalarının çoğunda çatal bulunmuyor. Servis sırasında çubuk ve eğer sulu bir şey yiyecekseniz porselen bir kaşık veriyorlar. Bundan dolayı eğer Japonya’ya gidecekseniz, çubukla yeme alıştırmaları yapmanızda fayda var. Çubukla yemenin çok iyi bir tarafı var, benim gibi sizin de eliniz alışık değilse bir süre sonra elinize bir ağrı giriyor ve böylece fazla yemek yememiş oluyorsunuz. Çorba türü yiyecekleri kaşıkla içmek gerekiyor, ancak içinde taneler varsa, örneğin ramen yerken hem çubuk hem kaşık kullanmak durumundasınız. Genel olarak çok sağlıklı bir mutfak, zaten sokakta yürüyen Japonların büyük çoğunluğunun zayıf veya orta kiloda olması, kadınların cildinin güzelliği ve 100 yaşını geçen çok sayıda insan bu durumun göstergeleri.

Açık büfe bir lokanta. Yiyeceklerin üzerinde fiyatları yazıyor ve istediğinizi seçiyorsunuz.
Açık büfe bir lokanta. Yiyeceklerin üzerinde fiyatları yazıyor ve istediğinizi seçiyorsunuz.

Tabi Japonya denince sushiden bahsetmeden geçmek olmaz. Herhalde en çok özleyeceğim yiyecektir. Dünyanın herhangi bir yerinde yediğiniz sushi Japonya’dakinin yerini tutmaz. Ne fark var derseniz, Japonya’da yurtdışındaki bir Japon lokantasında olduğu gibi sushi, tempura, sashimi, ramen ve balık ızgarayı aynı lokantada yiyemezsiniz. Hatta kimi zaman bir lokanta sadece fugu balığı pişiriyor olabilir. Bir sushi lokantasında da sadece sushi, belki bir-iki ek yiyecek olur. Usta, ömrünün son on yılını sadece sushi yaparak geçirmiştir ve balığı kesmesi, pirinci top top etmesi seyrine doyum olmayan bir sanattır. Sabah balık haline gidilip en taze ve lezzetli balıklar seçilir. Japonya’da en kaliteli balık sushi yapımında kullanılır. Önünüze gelen sushi ya sizin siparişiniz üzerine yapılıp otuz saniye içinde önünüze gelmiştir, ya da en fazla onbeş dakika önce yapılmıştır. Wasabi kalitesi yüksektir, yanına verilen sos ve turşular şiir gibidir ve en ilginci, cüzdanınızı boşaltmadan karnınızı doyurabilirsiniz. Gelmeden önceki akşam veda yemeği için gittiğim sushicide çatlayana kadar yiyip 30TL kadar bir para ödemiştim. Ortalama bir sushi lokantasında 10-20 çeşit balık sushisi ve diğer deniz ürünleri ile bazı sebzelerden yapılmış sushiler bulunur.

sushi-icin-baliklar

Tokyo Balık Pazarı yakınlarında bir sushi lokantası
Tokyo Balık Pazarı yakınlarında bir sushi lokantası

Japon mutfağını şekillendiren ana unsur Japonya’daki yaşam koşulları. Eski zamanlardan beri çoğu dağlık ve ormanlık olan adanın üzerinde kalabalık bir nüfus yaşamış ve az miktardaki verimli toprakta yoğun işçilik isteyen ama yüksek verimli pirinç gibi tarım ürünleri tercih edilmiş. Pirinç dışında meyvecilik sebzecilik de yapılıyor. Şalgam türü kök bitkileri çok tüketiliyor. Toprak azlığı ve çevredeki zengin okyanus nedeniyle ilgileri denize yönelmiş. Balık dışında kabuklular, yumuşakçalar ve yosun da çok tüketiliyor. Kırmızı et tüketimi ise az, fiyatları yüksek, zira mera olarak kullanılabilecek alanlar az. Yine de bir Japon tuhaflığı olarak Kobe bifteği denilen meşhur bir biftekleri var. Klasik müzik dinletilen, bira içirilen ve düzenli olarak masaj yapılan bu sığırların bifteği yumuşak olması ile meşhur ve çok yüksek fiyatlara alıcı buluyor. Japonya’ya meyve sebze ithalatı çok kısıtlı ve hükümet iznine bağlı. Japonya’da zor koşullarda tarım yapıldığı için ithal edilen ucuz meyve sebzenin yerli üretimi yok etmesinden korkuluyor. Tarım ürünlerinde dışa bağlı olma konusunda çok temkinli davranan hükümet, ancak üretimin kuraklık ve benzeri nedenlerle sekteye uğradığı yıllarda dışalıma izin veriyor. Bu nedenle sebze ve meyve pahalı. O kadar ki, düğün hediyesi olarak kavun götürülmesi çok olağan.

Lokanta vitrinlerine yapma yiyecekler konulması çok yaygın. Bu yiyecekler genellikle aslına şaşılacak derecede benziyor. Bu iş bir endüstri haline gelmiş ve Tokyo’do yapma yiyecekler satan ve özel siparişle üreten dükkanların olduğu bir bölge varmış. Vakit bulup da bu dükkanları göremedim, artık bir daha sefere. Bu vitrinlerin iyi yönü, lokantada neler olduğunu hemen görebilmeniz, diğer iyi bir yönü de ismini bilmediğiniz yemekleri parmakla işaret ederek gösterebilmeniz.

Arashiyama'daki bir lokantanın vitrinindeki yapma yiyecekler.
Arashiyama’daki bir lokantanın vitrinindeki yapma yiyecekler.

Tabii ki Japonya’da yabancı mutfaklar da var. En sık göze çarpanları Amerikan tarzı fast food lokantaları ve İtalyan lokantaları. Çin, Tay, Kore lokantalarına da sık sık rastlanıyor. Tüm metropollerde olduğu gibi Tokyo’da da hemen her çeşit lokanta bulmak mümkün. Dönerci de rahatlıkla bulunabiliyor. Bu dönercilerin bazılarını Türkler, bazılarını Araplar işletiyor.

Lokantaların çoğunluğunda fiyatlar gayet makul. İstanbul’la kıyaslandığında daha ucuz diyebilirim. Küçük lokantalar, büfeler, seyyar satıcılarda 5-10 liraya karın doyurmak mümkün. Lokantaların çoğunda set menüler bulunuyor ve makul bir fiyata üç-dört çeşit yemek yiyebiliyorsunuz.

Asakusa'da bir lokantada set menü.
Asakusa’da bir lokantada set menü.
Ameyoko'da bir lokanta vitrini.
Ameyoko’da bir lokanta vitrini.

Bir Akdenizli için Japon yemekleri çok uygun değil ama değişik zevklere açıksanız kolayca uyum sağlanabilecek bir mutfak. Bizim damak tadımıza en uygun yiyecekler balık ızgaralar, sonu yaki ile biten çeşitli ızgaralar, ramen, udon benzeri makarna-erişte çorbaları ve tatlılar. Ancak çoğu yemekte şeker olması bir süre sonra baygınlık hissi veriyor ve benim onuncu günümde bu his oluştu. Canım şöyle güzel bir ekmek arası peynir istedi. Bir markete gittim, hamur işleri bölümünde naylon poşet içinde küçük bir francala buldum. Sonra peynir aradım ama bulamadım. Rastladığım bir görevliye peynir olup olmadığını sordum;

-Chiizu ga arimasu ka? (Peynir var mı? Japonya’da eskiden peynir olmadığı için İngilizce cheese’den türeme çiizu şeklinde telaffuz edilen bir kelime kullanılıyor)

-Eigo o hanashimasen (İngilizce konuşamıyorum)

-Nihongo o hanashite kudasai (Japonca konuşun lütfen)

-Eee… Sumimasen (eee.. pardon)

(Buna benzer bir diyalog Japonca kitabımızda da vardı ve bunun bir abartı olduğunu düşünmüştüm. İnanır mısınız, aynı diyalogu 12 günde beş kez yaşadım).

Adam pardon dedikten sonra beni peynir bölümüne götürdü. Sadece iki çeşit peynir vardı, Hollandalıların taze kaşar benzeri peynirlerinden, bir de bizim üçgen eritme peynirlerinin kare şeklinde olanı. Bir paket eritme peyniri aldıktan sonra mutlulukla otel odama gittim. Odamda heyecanla ekmeği aldım, poşetini yırttım ve beni bir sürpriz bekliyordu. Ekmek ortasından kesilmişti ve içine tatlı bir krema sürülmüştü. Hayal kırıklığı ile ekmeği bir kenara bıraktım. Sonra kendimi toparladım, önce ekmeğin kremalarını bir çay kaşığı ile sıyırıp yedim ve ekmeği nispeten kremasız bir hale getirdim. Sonra ekmeğin arasına peynirleri yerleştirip zevkle yedim. Üstüne bir de meşrubat otomatından aldığım sıcak kahveyi içtim ki keyfimi sormayın artık.

Kategoriler
Japonya gezi notları

Japonlar

Japonya değişik bir ülke. Asya’da veya Batı’da yer alan herhangi bir ülkeden farklı. Kendi ruhu ve usulleri var.

Sonbahar yaprakları ve Japon kadın

Japonları iki kelimeyle tarif etmek gerekse içedönük ve nazik derdim. Bir Japon’la iletişim kurmak isterseniz kuracaktır, ancak bir ilişki kurmak çok zor. Kibar bir şekilde sorunuzu yanıtlayacak, istediğiniz yapacak ve uzaklaşacaktır.

japon-bicak-saticisi

Bir dükkana girdiğinizde bir Japon hızlı adımlarla ve gülümseyerek yanınıza gelip hoş geldiniz der. Alışveriş edip etmemenizin bir önemi yok, her zaman ilgili ve kibardır. Soru sorunca anlamaya ve yanıtlamaya çalışır. Bir yer sorduğunuzda tarif etmek için kendini parçalar, kimi zaman sizi alıp oraya götürür. Yine de bu klasik yardımseverlik halinin değişmekte olduğunu gösteren bir örnek yaşadım. Tokyo’da kalabalık bir metro durağında bir 60 yaşlarında Amerikalı bir turist çaresiz şekilde gelip geçen Japonlara belli bir yere gitmek için hangi çıkışa doğru gitmesi gerektiğini soruyordu, fakat kimse durup da adamla ilgilenmedi. Adam bir süre sonra bana yardım edecek kimse yok mu diye bağırmaya başladı (bu aşamada Japonya’da size sahiden kimsenin yardım etmeyeceğini düşünüyorum). Adama yaklaşıp ben yardımcı oldum.

İngilizce ancak büyük şehirlerde ve turistik bölgelerde işe yarıyor. Japonların çoğu konuşulan İngilizceyi anlamakta ve İngilizce konuşmakta büyük sıkıntı çekiyor. Büyük şehirler ve turistik yerler dışında İngilizce veya Latin harfleri ile yazılmış yazı bulmak da zor. Japonca konuşunca kimi zaman durumu algılayamayıp İngilizce bilmediklerini söylüyorlar. Söyledikleri Japonca ifadeleri anlamayınca yavaş yavaş konuşmak yerine çoğu zaman sanki az zamanda çok şeyi anlatmak istercesine hızlı hızlı konuşmaya başlıyorlar.

Japonların özel hayatlarında kalabalık arkadaş grupları oluşturma eğilimi zayıf. Sarmaş dolaş olmak, öpüşmek, herkesin içinde duygusal yakınlık göstermek neredeyse rastlanmayan olaylar. Aile üyeleri arasında bile belli bir resmiyet var. Her koşulda birbirlerine karşı nazik ve saygılılar. Kadınlar erkeklere karşı ölçülü. Erkek egemen bir toplum olduğu hemen belli oluyor.

japon-ailesi

Temizlik her zaman ön planda geliyor. Sigara içmek değil, izmaritini yere atmak ayıp. İnsanlar beden temizliklerine son derece dikkat ediyorlar. Gece saat bir civarı balık istifi bir metro vagonunun içinde bile bir koku yok (sadece alkol kokusu alabiliyorsunuz). Parfüm kullanımı da son derece ölçülü. İnsanların kıyafetleri her zaman temiz, ütülü. Kadınlar sade giyinmeyi seviyor, ama lise-üniversite çağlarında marjinal giyimler sık. Mini etek yaygın, üst dekolte ise nadir. Erkeklerde, özellikle çalışan erkeklerde takım elbise bir salgın halinde ve baygınlık verecek kadar çok takım elbiseli adam görüyorsunuz.

Japon kadınları güzel ve zarif, ancak kum saati gibi vücutlar, iri meme ve çıkık kalçalar görmek imkansız gibi. Japonya’da iri memeli kadınların oyuncu veya manken oldukları, o da olmadı cinsel servis sektöründe çalıştıkları söyleniyor. Kadınların yaşlarını anlamak çok kolay değil, sanki 15-45 yaş arasında aynı görünüyorlar gibi. Genç kuşakta boylar uzamış, uzun boylu uzun bacaklı kızlar az değil. Güzel ve uyumlu giyiniyorlar ve giyime para harcıyorlar.

japon-genc-kiz

Metrolarda sohbet eden veya çevresine bakınan Japon görmek zor. Ya uyukluyorlar, ya da ellerindeki bir şeyle ilgileniyorlar. Orta-yaşlı kuşakta gazete, manga, roman okumak, gençlerde ise cep telefonu ve çeşitli mobil bilgisayarlarla uğraşmak yaygın. Genç kızlar daha çok chat yapıyor veya internette geziniyor, genç erkekler ise daha çok oyun oynuyor.

japon-ogrenciler

Japonya’ya özgü bir çılgınlık da oyun salonları (pachinko parlor). Hemen her sokakta bir oyun salonu var. Bunlardan bazıları 5-6 katlı. Salonların içinde yüzlerce oyun makinesi yan yana dizili ve içerde yüzlerce kişi oyun oynuyor. Makinelerden çıkan sesler birbirine karışıyor, içeride korkunç bir uğultu ve gürültü var. Bu oyun salonlarının müşterilerinin çoğu genç erkekler ama her yaştan ve her cinsiyetten insan görmek mümkün. Japonya’da 15000 civarında oyun salonu var. Bu salonların müdavimi 17 milyon Japon vatandaşı ve sektörde 330 bin çalışan var. Oyun salonları yılda 350 milyar dolar ciro yapıyor.

Japon çocukları çok sevimli. Ergenlik öncesi çocuklar yaşlarına göre çok olgun davranıyor. Ergenlerde biraz çılgınlık var ama bu hiçbir zaman başkalarını rahatsız edecek ölçülere varmıyor.

kimonolu-cocuk

japon-cocuklar

akihabarada-gencler

Japonlar sakin insanlar. Kızgın birini veya kavga eden insanlar görmek çok zor. Mutlu insanlar oldukları konusunda ise tereddütlerim var.

Kategoriler
Japonya gezi notları

Japonya Genel Bilgiler

Büyük Buda, Kamakura

  • Şehirlerarası ulaşım için en iyi seçenek tren. Birkaç şehirlerarası yolculuk yapacaksanız “Japan Rail Pass” denilen bir-iki veya üç haftalık kartlardan almanız yolculuğunuzu daha ekonomik hale getirecektir. Bu kartlar Japonya’da satılmaz, Japonya dışında bir yerden satın alınması gerekir. Türkçe ayrıntılı bilgiyi http://his-japanrailpass.com/eng/en001.html adresinden edinebilirsiniz. Japonya’da tren seferleri birden fazla özel şirket tarafından yürütülüyor. Bunlardan en büyüğü JR (Japan Railways). Alacağınız kart sadece JR hatlarında geçerli, ancak bu çoğu şehirlerarası treni ve bazı şehiriçi hatları kapsıyor.
  • Şehirlerarası yolculuk için daha ekonomik bir yol da Willer Express isimli firma tarafından verilen “Japan Bus Pass” almak. Bu kartla pek çok önemli şehre ulaşım sağlanabildiği gibi gece yolculukta uyuyarak otel ücretinden tasarruf etmek mümkün. Japonya dışından satın alınabiliyor. Yılın belli günlerinde kullanılamadığa dikkatinizi çekerim. Detaylı bilgi için: http://willerexpress.com
  • Japonya’ya her zaman gidilir, ama özellikle kiraz ağaçlarının çiçek açtığı zaman veya yaprakların sarardığı zaman gidilir. Kiraz ağacı çiçeği (sakura) Tokyo ve güneyinde Nisan ayının ilk yarısında görülebilir. Kuzeye çıktıkça çiçeklerin açma tarihi ilerler, ülkenin kuzey ucunda Mayıs ortalarını bulur. Yaprakların sararması (koyo) ülkenin kuzey ucunda ekimin ilk yarısında görülürken, Tokyo ve güneyinde Kasım ortalarından Aralığın ilk günlerine kadar izlenebilir.
  • İngilizceniz varsa, Japonya ile ilgili detaylı ve güncel bilgiler alabileceğiniz bir web sitesi http://www.japan-guide.com/ özellikle ulaşımla bilgili güzel bilgiler veriliyor.
  • Japonya’ya gitmeden önce arkadaş edinmek istiyorsanız Google’da “Japanese friend” diye bir tarama yapıp bulacağınız sitelerden arkadaş edinmeyi deneyebilirsiniz. Japonlar İngilizce konuşmaya ve yazışmaya meraklıdır.
  • Pseudoefedrin ve kodein içeren ilaçların, örneğin Sudafed’in ülkeye sokulması yasak.
  • Ülkeye her türlü yiyecek sokulması yasak.
  • Elektrikle çalışan aletler için voltaj ve fiş sorunu var. Dizüstü bilgisayarların adaptörleri Japonya’nın voltajına uyumlu, ancak fişleri prizlere girmiyor. Bunun için adaptör almak gerekiyor.
  • Türkiye’de kullanılan cep telefonları sistem uyumsuzluğu nedeniyle Japonya’da çalışmıyor.
  • Birkaç kelime Japonca öğrenmenizde sonsuz fayda var. Büyük şehirlerde ve büyük mağazalarda İngilizce yazılar, hatta İngilizce konuşan birilerini bulmak mümkün, ancak küçük şehir-kasabalarda ve kimi dükkanlarda zaman zaman çaresiz durumlara düşme riski var. Bir Japon İngilizce bilse bile söze Japonca merhaba “Konnichiwa” diye başlamanız bile atmosferi değiştirebilir. Birkaç kelime öğrenmek için “Japonca sık kullanılan ifadeler” sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
  • Lokanta ve kafe türü yerlerde sigara içilen ve içilmeyen yerler farklı. Küçük mekanlarda ve oyun salonlarında her yerde sigara içilebiliyor. Trenlerde sigara içilen vagonlar var. Genellikle ilk vagon ve son vagon.
  • Valizler için trenlerde yer kısıtlı. İri valizleri ancak her vagonun en arka koltuğunun arkasındaki boşluğa bırakabiliyorsunuz. Şehirlerarası yolculuklarda valizi kargoya vermek sık kullanılan bir seçenek. Bir şehirde konaklamayacaksanız tren istasyonunda valizinizi bırakmak mümkün. Bunun için kullanılan parayla çalışan kilitli çelik dolaplar var, bunlara “coin locker” deniyor. Bu dolaplar küçük (35 x 43 x 57cm), orta (57 x 43 x 57cm) ve büyük boy (117 x 43 x 57cm) olmak üzere üç tip. Bu dolapların anahtarları üzerinde duruyor. Valizinizi yerleştirdikten sonra kapağı kapatıyor ve günlük ücreti bozuk para olarak kapaktaki bozuk para yuvasından ittiriyorsunuz. Uygun miktar parayı gönderdiğinizde anahtar serbestleşiyor ve çıkarıp cebinize koyuyorsunuz. Dolapların ücreti günlük, saat 24.00’ten ertesi gün 24.00’e kadar. Küçük dolap 300 Yen orta 400 Yen ve büyük 500 Yen. Valizinizi bir gece daha bırakırsanız 300 Yen daha ödemeniz gerekiyor. Üç günden sonra dolap istasyon personeli tarafından boşaltılıyor. Dolaplardan büyük boyunun boşunu bulmak zor olabiliyor. Sadece 100 yenlik bozuk paralar ile çalışıyorlar. Japonya’da seyahat planı yaparken kullanılabilecek bir imkan. Trenler çok hızlı olduğu için sabah otelinizden çıkıp başka bir şehre gidip, valiziniz dolaba koyarak akşama kadar gezmek, sonra valiziniz alıp üçüncü bir şehre giderek orada konaklamak mümkün.
  • Japonya’da her yerde kredi kartı geçmiyor, onun için tedbirli olup nakit para taşımak lazım. Döviz bozdurmak da çok rahat değil. Havaalanlarında döviz büroları var, şehirde ise aramanız gerekiyor. Çoğu banka şubesi döviz bozmuyor. Otellerde döviz bozdurulabiliyor, ama kuru düşük oluyor. ATM’lerden bazılarından para çekilebiliyor. Postanelerdeki ATM’lerden genellikle para çekilebiliyor. Bazı tren istasyonlarında da para veren ATM’ler bulmak mümkün.
  • Vücudunuzda geniş alanları kaplayan dövmeleriniz varsa hamam, masaj salonu gibi yerlere sizi almayabilirler. Dövme, Japonya’da Yakuza denilen mafya elemanlarına özgü bir özellik ve normal müşteriler dövmeli insanlardan rahatsız olabiliyor.
  • Japonya’ya özgü bir otel tipi tüp otel veya kapsül otel denilen çok küçük odalı oteller. Bunların odalarında ayakta durmak mümkün değil. Önce soyunma dolaplarının olduğu bölüme gidiyor, size verilen dolabı açıp içinden bir pijama-kimono alıp üstünüzü değiştiriyor, sonra kapsülünüze gidip uyuyorsunuz. Gece birden sonra toplu taşım olmadığı için icat edilen bu otellerin ücreti taksi parasından ucuz. Japonya’ya özgü diğer bir otel tipi ise aşk otelleri (rabu hoteru/love hotel). Saatlik tutulabilen bu otellere yer bulamayan çiftler ve sıkışık mekanlarda rahat edemeyen evli çiftler gidiyor (kiralar çok pahalı olduğu için 30-40 metrekarelik evlerde birkaç kişi yaşayabiliyorlar). Bazı aşk otellerinde resepsiyon memurunu bile görmeden otomatik makinelerden oda tutabiliyorsunuz.
  • Japonya’da suç oranı düşük. Genel olarak güvenli ama Tokyo’daki Roppongi bölgesinde yabancılara karşı yan kesicilik, kredi kartı dolandırıcılığı, içkisine ilaç katma gibi olaylar nadir değil ve bu bölgede dikkatli olmak gerekiyor.
  • Japonya’da 5,5 cm’den uzun bıçak taşımak yasak. Hapse atılma nedeni olabilir.