Hiroshima’dan sabah çıkıp Kyoto’ya varmayı, akşam Tokyo’da konaklamayı planlamıştım. Aslında bu şehirler birbirine hayli uzak ama hızlı tren sayesinde birkaç saatte uzun mesafeler gitmek mümkün oluyor. Kyoto’da en çok görmeyi istediğim yerleri ziyaret etmek için önceden randevu almam gerektiğini öğrendiğimde artık çok geçti ve planımı değiştirmeye karar verdim. Dikkatli bir inceleme sonucu kendime Kyoto yakınlarında Arashiyama isimli bir yerleşim merkezini hedef seçtim. Bu beldede tarih, Japon bahçesi, doğa bir arada ve iyi bir gün geçireceğimi düşündüm. Sabah Hiroshima istasyonuna giderek trene bindim ve Kyoto’da indim. Kyoto’dan başka bir trene binerek yaklaşık 15 dakikalık bir yolculuktan sonra Arashiyama’ya ulaştım.
Arashiyama, Hozu nehrinin kenarında bir yerleşim merkezi. Hozu nehri, buradan başlayan bir kanyonun içinden geçerek Kameoka isimli başka bir küçük yerleşim merkezine doğru gidiyor. Arashiyama’dan Kameoka’ya giden, 25 dakika süren bu yolculuk sırasında güzel manzaralar görebileceğiniz Sagano Romantik Treni diye bir tren var (Detaylı bilgi için tıklayınız). Benim niyetim, bu trene binerek Kameoka’ya gitmek, buradan da gezi teknesine binerek Arashiyama’ya geri dönmekti (Gezi tekneleri web sayfası için tıklayınız Web İngilizcedir). JR tren istasyonundan inerek bilet almak üzere hemen yandaki diğer istasyona geçtim. Ancak yine hayal kırıklığına uğradım, çünkü Romantik Tren öğleden sonraya kadar doluydu. Bunu üzerine Arashiyama’yı gezmeye karar verdim.
Tren istasyonundan 10 dakikalık bir yürüyüşle Hozu nehrine ulaşılıyor. Bu yürüyüş sırasında şirin Japon evleri, dükkanların arasından geçiyorsunuz. Hozu nehrinin kenarı insanlarla doluydu ve uzaktan Togetsukyo Köprüsü görünüyordu.
Köprüyü yürüyerek geçtim ve karşı kıyıda yiyecek satan seyyar satıcıları gördüm. Dönüşte burada yemek yemeye karar verdim. Iwatayama Maymun Parkı’na girip ırmağın kenarında yürümeye başladım. Bu yürüyüş sırasında hiç maymun göremedim ama doğa çok güzeldi. Irmağın kenarında dar bir orman yolunda yürüdüm. Etrafta kızıl, yeşil ve sarının tonları ile güzel bir sonbahar manzarası vardı. Irmakta irili ufaklı sandallarla gezintiye çıkmış insanlar vardı.
Bir süre sonra yukarı doğru kıvrılan yoldan biraz daha tırmandıktan sonra daha önceden varlığından haberdar olmadığım Daihikaku Senkoji Tapınağı’na vardım. Bu tapınak, nehre ve manzaraya hakim, sade bir Zen tapınağı. On yedinci yüzyıl başlarında Suminokura Ryoi tarafından Hozu nehrinin ıslahı sırasında ölen işçilerin anısına yaptırılmış. Suminokura Ryoi, Kyoto’lu bol miktarda doktor ve tefeci yetiştiren bir aileden. Vietnam’la deniz ticareti yaparak zenginleşmiş. Daha sonra bölgedeki nehirlerde su yolu ile ulaşım sisteminin kurulması için çalışmış ve hayatının son yıllarını Zen keşişi olarak geçirmiş. Tapınakta yaklaşık 400 yıllık bir heykeli ziyaretçileri karşılıyor. Tapınakta elimize verilen “Zazen Şarkısı” isimli şiirden bir parçayı meraklısı için çevirdim:
Şekilsizliğin şeklini şekil kabul etmek için,
Gitsek de dönsek de başka yerde olamayız;
Düşünmeme düşüncesini düşünce kabul etmek için;
Şarkı söylesek de raks etsek de Dharma’nın sesiyiz.
Zazen, Zen Budizm’de yapılan bir tür meditasyon. Hint meditasyonlarından farkı bir mantra kullanılmaması ve meditasyon sırasında gözlerin açık olması. Meditasyon sırasında hiçbir şey düşünmemeye çalışılıyor, buna zihni boşaltma diyorlar. Hint meditasyonlarına göre daha zor bir teknik. Bu tapınak, doğa içindeki sakin ve huzurlu hali ile zazen için ideal bir yer.
Tapınaktan sonra aynı yoldan yürüyerek döndüm. Acıkmıştım, öğle yemeği olarak Togetsukyo köprüsü yakınlarındaki seyyar satıcılardan takoyaki aldım. Takoyaki, doğranmış ahtapotun hamurla karıştırılıp top şekline getirilmesi ve bu şekilde pişirilmesi ile yapılan bir yiyecek. Karnımı doyurduktan sonra köprüden karşı kıyıya geçerek Hogonin Tapınağını ve Bahçesini görmek üzere yola koyuldum.
Hogonin Tapınağı önce başka bir yerde yapılmış ve bir savaşta yanmış. Daha sonra şimdiki yerine taşınmış. Tenryuji Tapınak Kompleksinin bir parçası kabul ediliyor. Tapınağın kapısının hemen önünde Arhat heykelleri, onun da yanında bir Zen bahçesi var. Tapınağın bahçesi özellikle sonbaharda güzelliği ile biliniyor ve çok sayıda ziyaretçi çekiyor.
Hogonin’den sonra Tenryuji Tapınağı ve Bahçesi’ne doğru yöneldim. Tenryuji Tapınağı, ülkenin en önemli Zen tapınağı kabul ediliyor. İnşası 1345 yılında tamamlanmış ve ilk başrahip Muso Soseki aynı zamanda bahçe tasarımını da yapmış. Binalar zaman içinde yanmış ve tekrar yapılmış ama bahçenin orijinal formunu koruduğu söyleniyor. Bu bakımdan, en eski Japon bahçelerinden birisi kabul ediliyor. Unesco, Kyoto’daki bazı eski binaları dünya kültür mirası olarak ilan etmiş, bu tapınak da onlardan birisi.
Tenryuji’den çıktığımda akşam olmak üzereydi ve yine tren istasyonuna doğru yöneldim. Yolda alışveriş eden çok sayıda Japon gördüm ve bunlardan bazılarını fotoğrafladım.