Osaka’da gecelemiştim. Sabah uyanıp valizimi topladım ve İstasyona giderek Himeji’ye giden trene bindim. Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra JR Himeji istasyonunda indim. Buradaki JR, Japan Railways’in kısaltması. Japonya’da JR’dan başka demiryolları da var ve bunların ayrı ayrı istasyonları var. Bu nedenle bir bölgede birden fazla istasyon olabiliyor. Bunları karıştırmamak lazım. Himeji İstasyonu’na varınca valizimi bir “coin locker” içine bıraktım. İstasyondan çıktıktan sonra ilk bulduğum kafe benzeri yere daldım, kahvaltımı burada yaptım. Kafe, bir binanın bodrum katında yer alıyordu. Zarif şekilde döşenmişti ve 7-8 masa vardı. Tek bir çalışanı vardı, 60 yaşlarında bir bayan hem garsonluk yapıyor, hem kahve ve sandviçleri hazırlıyor hem de kasaya bakıyordu. Diğer iki masada da yaşlı bayanlar sessizce oturup bir şeyler okuyordu. Güzel bir sandviç ve kahveden sonra Himeji Kalesi’ne doğru yola koyuldum.
Himeji Kalesi
Himeji Kalesi, dünya kültür mirası listesinde yer alan eski bir Japon kalesi. Japonya’da kaleler birkaç metrelik taş bir duvar üzerine ahşaptan yapılıyor. Bu kaleler ahşap oldukları için zamanın etkilerine ve yangınlara karşı hassas. Özellikle İkinci Dünya Savaşındaki Amerikan bombardımanları sonucu Japonya’daki tarihi kalelerin büyük çoğunluğu yanmış ve çok ciddi hasar görmüş. Bundan dolayı pek çok şehirdeki kaleler 1950’li 60’lı yıllarda eskisinin yerine yapılan imitasyonlar. Himeji kalesinin önemi orijinal ve büyük bir kale olmasından dolayı. Kale, 1333’de yapılan bir inşaata zaman içinde yapılan eklerle büyütülmüş ve geliştirilmiş ve son halini 1618’de almış.
İstasyondan Himeji kalesi yürüyerek yaklaşık 15 dakika sürüyor. Kaleyi gezmek için 1,5 saat ayırmak gerekiyor. Kalenin etrafında çok sayıda ahşap bina, bahçeler var ve kale kompleksinin tamamı su ile çevrili. Kaleye yaklaşırken takip edilecek yollar labirent gibi karmaşık ve zaman zaman çıkmazla sonlanıyor. Kaleye saldıranlara karşı tasarlanmış bu tip numaraların etkili olup olmadığı hiçbir zaman anlaşılamamış, çünkü tarihte kaleye gerçek bir saldırı hiç olmamış. Kale çok sayıda filmde de rol almış, örneğin televizyonda gösterilen Shogun dizisi, Kurosawa’nın Kagemusha ve Ran filmleri.
Kale beş katlı. Ayakkabılarınızı çıkardıktan sonra giriyorsunuz ve bu beş katı yürüyerek çıkmak gerekiyor. Japonya’nın en çok ziyaret edilen kalesi olduğu için hep bir kalabalıkla geziyorsunuz ve bu kalabalık içinde temiz bir fotoğraf çekmek hayli güç. Kalenin bazı yerlerinde silahlar korunmuş ve yer yer camekanlar içinde tarihi eserler sergileniyor. En üst katta da küçük bir Şinto tapınağı var.
Kaleden çıktıktan sonra bir pazara denk geldim. Bu pazar, yiyecek satıcılarından ve birkaç bitki satıcısından oluşuyordu. Kalabalık bir topluluk sürekli bir şeyler yiyordu.
Shosha Dağı
Önceden Shosha Dağı’na gitmeye karar vermiştim. Shosha Dağı, Himeji yakınlarında, üzerinde Budist tapınakları ve manastırlar bulunan bir yer. Tren istasyonunun yakınlarında bir otobüs durağı var. Bu durak Himeji Kalesi’ne giden yolun başında, sol köşede. Köşedeki binanın içinde Shosha Dağı’na gitmek için kombine bilet satılıyor (1300 Yen). Bu biletle bir otobüse biniyor, son durakta iniyor, teleferiğe biniyor ve dönüşte aynı şekilde geri dönebiliyorsunuz.
Shosha Dağı, 1000 yıldan fazla bir tarihe sahip. Dağlık ve ormanlık bir alanın içinde çok sayıda dinsel bina var. Eskiden beri Budist tapınakların olduğu, din eğitimi verilen bir bölgeymiş. Dağdaki tapınak kompleksine topluca Engyoji Tapınakları deniyor. Tom Cruise’un oynadığı Son Samuray filminin bazı sahneleri burada çekilince iyice meşhur olmuş. Meraklısı için bir Budist vejeteryan restoran ve zen meditasyonu yapma imkanı var.
Otobüs ve teleferikle yaklaşık 45 dakika süren yolculuktan sonra Sosha Dağı’na ulaştım. Teleferikten indikten sonra giriş biletimi aldım, bunun yanında bir de İngilizce yerleşim planı verdiler. İnsanların peşine takılıp yukarı hafif eğimli toprak bir yoldan yürümeye başladım. Yolun iki tarafında çok sayıda Kannon heykeli vardı.
20-30 dakikalık bir yürüyüşten sonra Maniden’e ulaştım. Maniden, 970 yılında yapılmış bir tapınak. İnşası sırasında çivi kullanılmamış. Orijinal tapınak 1921 yılında yanmış ve şimdiki 1930 yılında yapılmış.
Maniden’den sonra beş dakikalık bir yürüyüşle diğer binalara ulaştım. Akşam beşe yaklaştığımız için bunları sadece dışarıdan görebildim.
Dönüşte gördüğüm boynuna kırmızı renkli önlük takılmış çok sayıda küçük heykel dikkatimi çekti. Aslında daha önce de boynuna kırmızı önlük takılmış heykeller görmüştüm, ama bu kadar çok değillerdi. Daha sonra bunların Ojizō-sama olduklarını öğrenecektim.
Himeji’ye döndükten sonra kaleyi bir de gece görmek için tekrar oraya gittim. Kalenin önünde biraz oturup birkaç fotoğraf çektikten sonra istasyona giderek Hiroshima’ya doğru yola çıktım.