Kategoriler
Çin gezi notları Gezi notları

Xi’an Şehir Duvarı, Müslüman Mahallesi

Şehir Duvarı 西安城墙
Xi’an şehir duvarı dikdörtgen şeklinde, toplam 13,7 km uzunluğunda ve eski şehirle yeni şehri ayırıyor. 900 yılı civarında bugünkü şeklini almış. Daha sonra birkaç kez restorasyon görmüş. Dünyanın en uzun ve en iyi korunan şehir duvarlarından birisi olarak kabul ediliyor. Duvarın yüksekliği 12 metre, genişliği ise tabanda 15-18 metre, tepede 12-14 metre. Dolayısı ile duvarın üzeri bir yol genişliğinde, ulaşım araçları kullanılabiliyor. Duvarın dışında su dolu bir hendek var. Duvara birkaç yerden çıkılabiliyor, ama en güzeli Güney Kapısı (Yongningmen 永宁门). Çan kulesinden güneye doğru 10-15 dakikalık bir yürüyüşle Güney kapısına ulaşılabiliyor. Güney kapısında zaman zaman gösteriler yapılıyor ve burada bisiklet de kiralamak mümkün. Bisikletle bütün şehir duvarı 1,5-2 saatte turlanabiliyor. Ayrıca elektrikli arabalarla da tur yapılabiliyor. Sıcak havalarda yanınıza şapka ve su almayı unutmayın, kuruyarak pişersiniz, benden söylemesi. Duvara çıkmak 54 RMB, bisiklet kiralamak 100 dakikası 40 RMB, sonraki her 10 dakika 5 RMB, depozito 200 RMB. Elektrikli arabalarla tur arabanın kalitesine göre 80-120 RMB.

Xian Şehir Duvarı Güney Kapısı
Xian Şehir Duvarı Güney Kapısı
Şehir Duvarı'nın üstü adeta bir sokak gibi. Solda sergi bile açmışlar.
Şehir Duvarı’nın üstü adeta bir sokak gibi. Solda sergi bile açmışlar.
Duvarın üstünde bisikletle gezilebiliyor.
Duvarın üstünde bisikletle gezilebiliyor.

Xian Şehir DuvarıXian Şehir DuvarıXian Şehir Duvarı

Duvarın üzerindeki eskiden gözetleme kulesi ve askeri bina olarak yapılan yapılar ışıklandırılmış.
Duvarın üzerindeki eskiden gözetleme kulesi ve askeri bina olarak yapılan yapılar ışıklandırılmış.

Müslüman Mahallesi
Çin’in eski başkentinde, tam şehrin göbeğinde bir Müslüman Mahallesi var. Alışveriş yapılan çok sayıda dar sokak, lokantalar, şekerlemeciler, seyyar satıcılar, akşamları mahşeri bir kalabalık ve adeta yağlı denebilecek pis zeminli sokaklar bölgenin karakteristik özellikleri. Bu müslümanlar, Uygur ya da başka bir milliyetten değil, bildiğiniz Çince konuşan Çinliler. Xi’an’da toplam 50 bin kişi olan bu topluluk, şehirdeki merkezi konumları ve yiyecek içecek sektöründeki egemenlikleri ile Xi’an’ın karakteristik bir özelliği haline gelmiş. Biliyorsunuz, herkes yemek yer. Xi’an da birkaç gün kalırsanız yolunuz müslüman mahallesine muhakkak birkaç kez düşüyor.

Müslüman Mahallesinden gece görünümü.
Müslüman Mahallesinden gece görünümü.
Müslüman Mahallesi, Xian
Hediyelik eşya satıcısı.
Heykel-biblo türü hediyelikler.
Heykel-biblo türü hediyelikler.

Huiler
Peki bu müslümanlar kim? Çinli Müslümanlara Hui deniyor. Huiler resmen azınlık statüsünde. Çin’de toplam 10,5 milyon civarındalar. Çin’in resmi olarak tanıdığı 55 azınlığın 10 tanesi müslüman gruplar. Diğer dokuz gruba girmeyen, çoğunluğunun anadili Çince olan müslümanlara Hui deniyor. Çin’de çok geniş bir coğrafyaya yayılmış durumdalar. Huilerin kökeni tartışmalı, geniş bir coğrafyaya dağıldıkları düşünülürse, hepsinin tek bir kökeni olma ihtimali zayıf. Klasik kaynaklarda Çin’den mal alıp mal satan Orta Doğu’lu ticaret erbabının Çin’e yerleşmesi, burada Çinli halkla karışıp müslümanlığı yayması ile oluşan bir topluluk şeklinde tarif edilmiş. Ancak, bilimsel çalışmalar bu hipotezi desteklemiyor, çünkü Hui kadınlarının %7’sinde Orta Asya-Orta Doğu mitokondrial DNA’sı var (Çinlilerde %0, Uygurlarda %50). Mitokondrial DNA sadece anne tarafından geliyor. Eski çağlarda tüccarların neredeyse tamamının erkek olduğu düşünülürse, Çin’e yerleşen tüccarlar hipotezi yetersiz kalıyor. Biraz daha akademik kaynaklara bakınca 652 yılında Sasani Devletinin yıkılmasından sonra Çin’e bir İranlı göçünden söz edildiğini görüyoruz. Tarihte bunun gibi küçük küçük göçler olduğu anlaşılıyor. İslam öncesi dönemde Xi’an’a Semarkand ve Buhara’dan göç eden 10 bin Türk ailesinden de söz ediliyor. Bunların müslümanlığın Çin’e gelmesiyle müslümanlaştığını söyleyenler var. Tarihi kaynaklarda Çin’de müslümanların varlığından 8. yüzyıldan itibaren bahsediliyor. Ondan sonraki bin üçyüz yılda iyi günler, kötü günler görmüşler. Örneğin Moğol yönetimi döneminde Çinlilerden daha avantajlı durumdalarmış. Zaman zaman Çin Ordusunda yüksek yerlere gelmişler. Bazı dönemlerde asimilasyon politikasına uğramışlar. Birkaç isyan çıkarmışiar, kanlı şekilde bastırılmış. Paradoks şekilde, kömünist dönem en rahat ettikleri dönemlerden biri gibi görünüyor.

Nasıl bir İslam?
Çalışkan, işini ciddiye alan insanlar. Elit Huilerin İslam’ın yanısıra Konfüçyusçuluk konusunda da eğitim aldıkları söyleniyor. İslam’ın konfüçyusçulukla uyuştuğunu, Budizm ve Taoculukla uyuşmadığını düşünürlermiş. Yaklaşık yarısı Gedimu (Kadim kelimesinin Çince telaffuzu, Çin’e erken İslam döneminde gelen Hanefiliğin devamı), Sufilik yaygın ve Nakşibendi tarikatinin Huiler arasında takipçilerinin olduğu biliniyor. Domuz eti konusunda çok katılar, onun dışındaki İslami kurallar konusunda katı değiller. Sünnet olmayanları çokmuş. Biliyorsunuz sünnet sünnettir.
Xi’an daki Müslümanların ancak esnaf olanları hakkında izlenimlerimiz var. Güleryüzlü, yumuşak insanlar. Çinlilerin kendilerini ticarette güvenilir buldukları söylenir. Erkekler takke, kadınlar başörtüsü takıyor. Genç kadınlarda başörtüsü yerine takke takanlar çok. Başörtülü ve kısa etekli olanları var, kolları açık olabiliyor. Göğüs-omuz bölgesi her zaman kapalı. Kadınlar ve erkekler birlikte çalışıyor. Kadın imamları varmış, ama sadece kadınlara namaz kıldırırmış.

Müslüman Mahallesi'nde bir satıcı.
Müslüman Mahallesi’nde bir satıcı.

Müslüman Mahallesi ve yemekler
Huilerin çalıştırdıkları lokantalar ve yiyecek içecek satan seyyar satıcılar fazla hijyenik değil, ama bu konuda diğer Çinlilerden çok farkları yok. Giderken Hindistan’a uğrarsanız hepsi size çok temiz gelecektir. Yaptıkları şekerlemeler ve kebaplar çok başarılı. Lokantalarda ve dükkanlarda tek tük Uygurların da çalıştığı gözleniyor. Erik şerbeti, çöp şişe geçirilmiş üçgen bir yumurtalı pirinç hamuru tatlısı bir sürü seyyar satıcıda satılıyor. Bazıları bu üçgen tatlıyı çok güzel yapıyorlar. Küçük ve kalın bir bazlama içine koydukları, sandviç gibi satılan, uzun saatler buharda pişirilen bir et yemeği var, çok lezzetli (Rou Jia Mo 肉夹馍). Bunu muhakkak tadın. Müslüman Mahallesi dışında domuz etinden yapılıyor ona göre. Bu yemeğin milattan önceki yıllarda da yapıldığını söylüyorlar, muhtemelen dünyanın en eski sandviçi. Benim kötü bir huyum var, çok zaman yemeği görünce fotoğraf çekmeyi unutuyorum. Onun için bunların fotoğrafı yok. Bol miktarda şiş kebapları var. Koyun eti, tavuk, kalamar çok kullanılıyor. Şiş kebap konusunda iyiler, ama Uygurların daha iyi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Noodle’ları çok meşhur. Özellikle Davul Kulesi’ne bakan taraftakiler en iyileri. Yerfıstığı gibi çeşitli kuruyemişleri şekerle döverek helvaya benzer şekerlemeler yapıyorlar ve bunlar lezzetli şeyler.

Şiş kebapçı.
Şiş kebapçı.
Müslüman Mahallesi'nde bir lokantanın içi.
Müslüman Mahallesi’nde bir lokantanın içi.
Fistık ve şekeri tokmakla döverek şekerleme yapıyorlar.
Fistık ve şekeri tokmakla döverek şekerleme yapıyorlar.

Xi’an Büyük Camii 西安大清真寺
742 yılında yapılmış ve sonraki dönemlerde zaman zaman genişletilmiş, restore edilmiş. Çin’in en eski ve en meşhur camilerinden birisi. Klasik Çin mimarisi ile yapılmış caminin kubbesi ve minaresi yok. Bahçesi dört bölümden oluşuyor ve her bahçe bölümünden ötekine Çin tarzı bir kapıdan geçiliyor. Namaz kılınan ana salon dördüncü bahçenin sonunda. Karşı tarafa namaz kılınan ana salon alınırsa, sağ ve sol tarafta içinde eski eserler bulunan binalar var. Özellikle sağdaki bina ilginç. İçinde eski yazıtlar, kabartmalar var. Ejderha falan gibi Çin motifleriyle İslam kültürünün sentezi eserler görüyorsunuz. Bahçe içinde havuz ve birkaç yazıt bulunuyor.
Giriş 25 RMB. Müslüman olmayanların bahçede ve ek binalarda gezmeleri serbest ama asıl caminin (namaz kılınan salonun) içine girmelerine izin vermiyorlarmış. Girişte omuzları açık kadınlara şal veriyorlar ama eteğe ve açık başa izin veriyorlar. Biz gittiğimizde namaz vaktiydi. Namaz kılınırken etrafta başı açık ve etekli kadın turistler rahatça dolaşıyor. Hatta onları görünce gülümseyerek selam veriyorlar. Dualar Arapça okunuyor. Cemaat içinde birkaç Pakistanlı-Hintli ve birkaç Ortadoğulu da vardı. Caminin çıkış kapısına yakın bir hediyelik eşya dükkanı var, buradan alacak bir şey bulamadık çeşit pek az. Türkiye’den geldiğimizi duyunca ilgi gösterdiler biraz muhabbet ettik.

Bahçedeki kapılardan biri.
Bahçedeki kapılardan biri.
Namaz kılınan ana bina, cemaat namazdan sonra dağılırken.
Namaz kılınan ana bina, cemaat namazdan sonra dağılırken.
Caminin bahçesinde telefon muhabbeti yapan bir müslüman kadın.
Caminin bahçesinde telefon muhabbeti yapan bir müslüman kadın.
Caminin ek binalarından birinin içi.
Caminin ek binalarından birinin içi.
Ahşap üzerine süslemeli yazı.
Ahşap üzerine süslemeli yazı.
Bahçe duvarının içi yüzündeki süslemeler.
Bahçe duvarının içi yüzündeki süslemeler.
Bahçede, kaplumbağa (bixi) üzerine yerleştirilmiş yazıtlar. Çin mitolojisinde Ejderha Kral'ın dokuz oğlundan birisi olan bixi, Orhun yazıtlarında da kaide olarak kullanılmış.
Bahçede, kaplumbağa (bixi) üzerine yerleştirilmiş yazıtlar. Çin mitolojisinde Ejderha Kral’ın dokuz oğlundan birisi olan bixi, Orhun yazıtlarında da kaide olarak kullanılmış.
Kategoriler
Çin gezi notları Gezi notları

Terrakotta Askerleri

Terrakotta Askerlerine Toprak Askerler veya Toprak Ordu da denir (兵马俑, asker ve at mezar heykelleri anlamına gelir). 1974 yılında kuyu açmak için kazı yapan köylüler, insan boyunda, pişmiş topraktan bir asker heykeli bulurlar. Yetkililere haber verirler. Bölgeye gönderilen arkeoloji ekibi, 20. yüzyılın en ilginç arkeolojik keşiflerinden birini yapar; toprak altında binlerce askerden oluşan bir heykel ordusu.
Bölge, 40 yıldır kazılıyor ve daha tamamen açılamamış. Toprağın altından çıkarılanla birlikte 8000’den fazla asker, 130 at arabası, 520 at, 150 süvari atı olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan başka memur, akrobat, müzisyen heykelleri ve çok sayıda silah çıkarılmış. Bölge tabii ki UNESCO kültür mirası listesine alınmış.
Terrakotta Askerleri, “Emperor Qin Shi Huang’s Mausoleum Site Park” içinde sergileniyor.

Parkın girişi
Parkın girişi

Terrakotta Askerlerinin bulunduğu yerin üstünü kapatacak bir yapı yapılmış, çukurların yan tarafında bir antik silahlar sergisi var ve bir de kazılarda çıkan bir bronz at arabası sergileniyor. Bu at arabası da çok önemli bir arkeolojik buluntu olarak niteleniyor. İmparatorun mezarının yanından çıkarılmış ve mezarın içinde neler olabileceği hakkında bir fikir de veriyor.
Parkın içinde, askerlerden 1,5 km uzakta İmparatorun mezarı var, ayrıca üç küçük müze yapım halinde. Bu bölgede -şimdilik- görülecek fazla bir şey olmadığı için ancak vaktiniz bolsa ziyaret etmeniz öneriliyor. Bilet fiyatı 1 Mart 30 Kasım arasında 150 RMB, diğer zamanlarda 120 RMB. Xi’an tren istasyonundan müzeye düzenli olarak bir otobüs çalışıyor. 306 numaralı otobüs yaklaşık bir saatte müzeye gidiyor ve fiyatı 7 RMB.

Parka girdikten sonra hediyelik eşya dükkanları var. Bunlardan bir tanesinde heykelleri bulduğunu söyleyen bir adam kitap imzalıyor. Kitapları da 150-200 RMB’ye satıyorlar. Bu adam sahteymiş kanmayın. Ayrıca hediyelik küçük Terrakotta Askerleri satıyorlar. Bunları da şehirden beşte biri fiyatına alabilirsiniz.
Biz gittiğimizde Ağustos ayıydı ve büyük bir kalabalık vardı. Bu da fotoğraf çekmeyi zorlaştırıyor. Hatta 1. çukur dışındaki yerlerde düzgün bir fotoğraf çekmek imkansız gibi. Buraya gidip iyi fotoğraflar çekmek gibi bir hayaliniz varsa en tenha zamanlarının 8 Ekim-31 Aralık veya Mart ayı olduğunu bilmenizde fayda var.

Heykellerin yerleştirildiği dört büyük çukur var, heykellerin 6000 kadarı birinci çukurda bulunmuş. Şu an 2000 kadarı sergileniyor. Birinci çukur 230×62 metre boyutlarında ve içindeki 11 koridorda askerler sıralanmış durumda. Eskiden koridorların üzerinde tahtadan bir tavan varmış. Tahtanın üzerinde sazdan bir tabaka, onun üstünde kil bir tabaka ve en üste de sıkıştırılmış toprak koymuşlar.

1. çukurun doğudan görünümü.
1. çukurun doğudan görünümü.

Terrakotta AskerleriTerrakotta AskerleriIMG_6804

1. Çukurdaki askerlerden görünümler.
1. Çukurdaki askerlerden görünümler.

İkinci ve üçüncü çukurlar daha küçük. İkinci çukurda atlılar, piyadeler ve at arabaları, üçüncü çukurda subaylar ve bir at arabası var. Dördüncü çukur ise boş çıkmış. Planlanan heykellerin tümünün bitirilemediği için dördüncü çukurun boş kaldığı tahmin ediliyor.

3. Çukurdan bir görünüm.
3. Çukurdan bir görünüm.
Askerlerden birinin yakından görünümü.
Askerlerden birinin yakından görünümü.
Bir asker atıyla birlikte.
Bir asker atıyla birlikte.
Yukarıdaki askeri seyreden Çinli kız
Yukarıdaki askeri seyreden Çinli kız

Heykeller birbirinin benzeri değil her birinin yüz şekli değişik. Bu askerler aslında renkli boyalarla boyanmış, ancak toprak altından çıkarılan askerlerin boyaları dört dakika içinde pul pul dökülüyormuş. Son yıllarda bu boya dökülmesi ile başedecek bir yöntem geliştirmişler.

Askerlerin restorasyonunu gösteren bir pano.
Askerlerin restorasyonunu gösteren bir pano.
Toprağın altından yeni çıkmış bir asker başı. Orijinal boyası ve solmuş renkleri ile.
Toprağın altından yeni çıkmış bir asker başı. Orijinal boyası ve solmuş renkleri ile.

Üstteki fotoğrafın kaynağı: National Geographic

Askerlerin orijinal renkleri.
Askerlerin orijinal renkleri.

Üstteki fotoğrafın kaynağı:  People’s Daily Online

Bu yeraltı ordusu Çin’in ilk İmparatoru Qin’in mezarının 1,5 km doğusunda (Çin diye okunur, Çin adı buradan geliyor). İmparatoru ölümden sonra korumaları için oraya yerleştirildikleri sanılıyor. Askerlerin yüzleri doğuya doğru dönük. İmparatorun fethettiği bölgelerden gelecek tehlikelere karşı hazır gibiler.
İmparator Qin Shi Huang, MÖ 246 yılında Qin Krallığının tahtına geçmiş. MÖ 221 yılında savaşan küçük krallıkları birleştirerek tarihte ilk kez Çin’in birliğini sağlamış. Tahta geçer geçmez kendi mezarının da yapımına başlamış. Çinli tarihçi Sima Qian’ın MÖ 109 yılında yazdığı kitapta İmparatorun mezarında bronzdan dağlar tepeler, cıvadan ırmaklar denizler, mücevherden Güneş, Ay ve yıldızlar, hazineler, küçük saraylar olduğu, mezara girecek olanları öldürmek için otomatik ok ve yaylar yapıldığı, mezarın yapımında 700 bin kişi çalıştığı yazılı. Tarihçinin yazdığına göre mezar bitirilip imparator içine yerleştirildikten sonra mezara ait bilgileri kimseye anlatmasınlar diye içindeki ustalarla birlikte mezar kapatılmış. Üzerine toprak yığılmış, ağaçlar dikilmiş ve normal bir tepe görünümü verilmiş.

İmparator Qin Shi Huang. 19. yüzyıldan kalma, çizeri bilinmeyen temsili resim.
İmparator Qin Shi Huang. 19. yüzyıldan kalma, çizeri bilinmeyen temsili resim.

Sahiden de 1974 yılına kadar orada bir mezar olduğu unutturulmuş (Hikaye Cengiz Han’ın mezarının hikayesini andırıyor. Acaba onun da bulunduğunu bir gün görür müyüz?).
İşin tuhaf tarafı, tarihçi toprak askerlerden hiç bahsetmiyor. İşin başka bir tuhaf tarafı da şu ki, asıl mezar hala açılmamış durumda. Bölgede, 2012 yılında 690×250 metre boyutlarında yeni bir saray bulunmuş ve kazılmaya başlanmış.
İmparator Qin, ölümsüzlükle kafayı bozmuş. Üç kez suikast girişiminde bulunulması, ölüm korkusunu daha da artırmış. Efsanelerde Zhifu Adası’nda ölümsüzlük iksiri bulunduğu söylendiği için üç kez adaya gidip iksiri aramış. Çin efsanelerine göre bir adada bulunan Penglai Dağı’nda yaşayan 1000 yaşındaki büyücü Anqi Sheng ölümsüzlük iksirinin sırrını biliyormuş. İmparator, büyük gemilerle büyücüyü aramaları için bir grup insan göndermiş. Bu gemiler hiç geri dönmemiş. Gemidekilerin elleri boş dönünce imparatorun kendilerini öldüreceğini düşünerek Japonya’ya yerleştikleri söylenir. İlaçlarla uğraşan bir çok insanı istediği iksiri yapamadılar diye öldürtmüş. Ölümünden bir yıl önce Sarı Nehir yakınlarına bir meteor düşmüş. Meteorun üstünde “İmparator ölecek, ülkesi parçalanacak” yazıyormuş. Adamlarını bölgeye gönderip bunu kimin yazdığını öğrenmelerini istemiş. Olayı kimse üstlenmeyince bölgedeki herkesi öldürmüşler, meteoru da yaktıktan sonra toz haline getirmişler. Ölümsüz olmak için cıva içmekten dolayı cıva zehirlenmesinden 39 yaşında ölmüş.

İmparatorun Pengai Dağı'nı bulmak için gönderdiği gemiler.  Japon ressam Utagawa Kuniyoshi tarafından 1840 civarı yapılan resim.
İmparatorun Pengai Dağı’nı bulmak için gönderdiği gemiler. Japon ressam Utagawa Kuniyoshi tarafından 1840 civarı yapılan resim.

Peki ya İmparator Qin’in mezarı?
Bronzdan dağlar, cıvadan ırmaklar, mücevherden yıldızlar bulunan bu mezarın açılmasını bütün arkeoloji dünyası heyecanla bekliyor ama mezar bir türlü açılmıyor.
Mezarın açılması gerektiğini savunanlar, mezarın deprem bölgesinde olduğunu, ayrıca güvenlik önlemlerine rağmen soygun tehlikesi bulunduğunu ve mezarın bir an önce açılması gerektiğini savunuyorlar. Çin yetkililerinin açıklaması ise yıllardır değişmiyor; Henüz teknolojik olarak hazır değiliz.
National Geographic’deki bir belgeselde Amerikalı bir arkeolog, Çinlilerin İmparator Qin’in ruhundan korktukları için mezarı açmadığını söylemişti. Ben Çinlileri tanıdığım kadarı ile öyle ruhtan falan korktuklarına inanmıyorum. Hatta belki de gizlice açmış bile olabilirler. En azından sondajlar yapıp araştırma yaptıları tahmin ediliyor, çünkü görgü tanıkları mezarın olduğu bölgede toprakta çok sayıda delik açıldığını söylüyor. Komplo teorilerini görmezden gelirsek, Çinlilerin mezarı açmayışındaki teknolojik olarak hazır olmama gerekçesini biraz açalım. Daha önce söylediğim gibi, askerler aslında boyalı ama Çinli arkeologlar bunların boyasının hava ile temas edince dökülmesini uzun süre önleyememişler. Mezarda da benzer durumlarla karşılaşmaktan korkuyorlar. Bir de civa sorunu var. Eğer gerçekten mezarda civadan ırmaklar varsa, ki mezarın yanındaki topraklarda normalin 10 katı civa saptanmış, mezar hava alınca cıva uçup kaybolacaktır. Zaten kapalı bir alanda civa buharı oraya girmeye çalışan insanları öldürebilir. Önce oksijen tüplü arkeologların mezara girip civanın uçmasını engelleyecek bir yöntem bulmaları gerekiyor. Belki de şu an laboratuvarda bununla ilgili bir yöntem geliştirmeye çalışıyorlar.

Kategoriler
Çin gezi notları Gezi notları

Xi’an Banpo Müzesi, Çan ve Davul Kuleleri

Shaolin Manastırını Ziyaret ettikten sonra rehberimiz Lisa bizi Luoyang tren istasyonuna bıraktı ve hızlı tren ile yaklaşık iki saat süren bir yolculuktan sonra Xi’an’a vardık. Xi’an, 5,5 milyon nüfuslu bir şehir. Çin’in en eski yerleşim merkezlerinden, eski başkentlerinden ve Terracotta Askerleri ile meşhur bir şehir.
Xi’an bir turist olarak vakit geçirmesi hoş bir şehir. Şehrin en renkli mahalleleri şehir duvarının iç tarafında toplanmış durumda ve yürüyerek gezmesi hayli zevkli. Yürürken bir pazara veya tabelacılar sokağı gibi esnafların toplandığı sokaklara rastlıyorsunuz.
Terracotta Askerlerinin bulunduğu bölge, şehir merkezinden 30 km uzakta. Ziyaret için otobüs ile gidilebilir, ancak biz sekiz kişilik bir grup olduğumuz ve kişi başına düşen maliyet az olacağı için bir minibüs ve rehber tutmayı tercih ettik. Tripadvisor forumlarında Michael Young adlı bir rehberden memnun kaldıklarını gördüm, bunun için kendisine mail atıp bize rehberlik yapıp yapamayacağını sordum. O tarihlerde meşgul olduğunu ama bize iyi bir rehber bulacağını söyledi. Michael, bizi tren garından alıp otele bırakacak bir minibüs de ayarladı (200 RMB).
Dört yıldızlı Grand Metropark Xi’an oteli, Çin’deki en lüks otelimizdi. Aynı zamanda Çin’deki en yavaş ve beceriksiz resepsiyon görevlilerine sahipti. Neyse, otele yerleştikten sonra bir sorun yaşamadık ve yeri de iyi sayılırdı.

Xi'an'ın dış bölgelerinde ve Çin'in pek çok yerinde böyle taze binlerce inşaat var. Çin'de bir inşaat balonu oluştuğu ve bunun patlaması durumunda Çin ekonomisini zor günler beklediğini iddia edenler var.
Xi’an’ın dış bölgelerinde ve Çin’in pek çok yerinde böyle taze binlerce inşaat var. Çin’de bir inşaat balonu oluştuğu ve bunun patlaması durumunda Çin ekonomisini zor günler beklediğini iddia edenler var.

Ertesi sabah minibüs geldi ama rehber ortada yoktu. 15-20 dakika sonra bir rehber geldi ve geciktiği için özür diledi. 30 yaşlarında zayıf bir kadındı. Programda Terracotta Askerleri olmasına rağmen bizi önce Banpo Müzesine götürmek istedi. Oraya gittiğikten sonra bir de hediyelik eşya dükkanına götürdü (rehberler hediyelik eşya dükkanlarından komisyon alıyorlar). Biz geciktiğimiz için gerilmeye başlamıştık. Terracotta Askerlerine götürdükten sonra iyi bir lokanta bildiğini söyleyip bizi akşam yemeği için oraya götürdü. Lokanta, hem pahalı hem de kötüydü (Çin’deki normal işleyişte, turistlerin gittiği lokanta, rehber ve şoföre ücretsiz yemek veriyor, ancak bu lokantanın fiyatlarından rehbere bir de komisyon verdikleri belli oluyordu). Önceden iki günlük anlaşmamıza rağmen, bu rehbere bir günlük parasını verip gönderdim. Pahalı yemeğe de göz yumabilirim ama bir de kötü olması bardağı taşıran son damla oldu.

Terracotta askeri kılığında ben.
Terracotta askeri kılığında ben.

Banpo Müzesi 西安半坡博物馆
Neolitik döneme, milattan önce 4000 yılına ait bir yerleşim merkezinin üzerine kurulmuş bir müze. İnsanların tarım yapmaya başladıkları, aynı zamanda avcı-toplayıcılıkla da geçindikleri bir dönemi yansıtıyor. Banpo Müzesinden çıkan iskeletler, bugünkü Güney Çin halkına benzer morfolojik özelliklerdeymiş. Aradaki süreçte Kuzey Çin halkının güneye doğru göçtüğü ve daha kuzeyden gelen göçlerle kuzey Çin’in etnik yapısının değiştiği gibi bir hipotez kurulabilir. Bu anlamda, Kuzey Çin halkının Orta Asya halkı ile bir genetik akrabalığı olduğu söylenebilir. Kazılarda çıkan iskeletler boy ortalaması olarak bugünkü Çin halkı ile aynıymış, ama ortalama 30-40 yaşlarında ölüyorlarmış. Banpo antik yerleşiminde anaerkil bir toplum düzeni hakimmiş. Rehberimiz, evlerin kadınlara ait olduğunu, erkeklerin köyün ortasındaki büyük bir evde kaldığını ve kadının istediği erkeği evine aldığını anlattı. Bu erkekler açısından iyi bir şey mi kötü bir şey mi karar veremedim. Çin harflerinde soyadını simgeleyen karakterde anneyi simgeleyen bir bileşen var. Bunun, Çin’in anaerkil geçmişinden kalan bir iz olduğu düşünülüyor.

Banpo Müzesi kazı alanının genel görünümü.
Banpo Müzesi kazı alanının genel görünümü.
Kazı alanındaki evlerin temsili maketi.
Kazı alanındaki evlerin temsili maketi.
Kazıda çıkan iskelerlerden birkaçı.
Kazıda çıkan iskelerlerden birkaçı.

Banpo yerleşim merkezi, Çin’in bu bölgesinde MÖ 5000-3000 yılları arasında var olan Yangshao Kültürü’ne ait en önemli kazı alanı. Yangshao insanlarının darı, pirinç, buğday yetişdirdikleri, domuz, tavuk, koyun, keçi, sığır ve köpek besledikleri biliniyor. Kadınlar bir kumaş parçasını bedenlerine dolarmış. Erkekler ise belden aşağılarını örterlermiş. Kadınlar da erkekler de saçlarını uzatıp topuz yaparlarmış. Kenevir veya ipekten yapılmış giysileri varmış, dolayısı ile ipek böceği yetiştirdikleri de düşünülüyor.
Müzeye giriş 65 RMB.

Kazıda çıkan kafataslarından tahmini rekonstrüksüyon yüzler.
Kazıda çıkan kafataslarından tahmini rekonstrüksüyon yüzler.
Banpo Müzesi
Müzede o zamanın yaşamı üç boyutlu olarak temsil edilmiş.

Banpo Müzesi

Buharda pişirme için kullanılan mutfak aletleri.
Buharda pişirme için kullanılan mutfak aletleri.
Kazıda çıkan çömleklerde bu ve buna benzer motiflere sık rastlanmış. İnsan yüzü ve iki balık. Bu figür aynı zamanda müzenin simgesi.
Kazıda çıkan çömleklerde bu ve buna benzer motiflere sık rastlanmış. İnsan yüzü ve iki balık. Bu figür aynı zamanda müzenin simgesi.
Çömleklerde bulunan işaretler (soru işareti hariç). Bu işaretler henüz çözülememiş. Bir yazı olduğunu öne sürenler olduğu gibi ailelere ait işaretler olduğunu düşünenler de olmuş. Bugünkü Çin harflerinin bileşenleri olduğunu düşünenler de var. Ben de Orhun Yazıtlarındaki runik harflerle benzerliğine dikkati çekeyim.
Çömleklerde bulunan işaretler (soru işareti hariç). Bu işaretler henüz çözülememiş. Bir yazı olduğunu öne sürenler olduğu gibi ailelere ait işaretler olduğunu düşünenler de olmuş. Bugünkü Çin harflerinin bileşenleri olduğunu düşünenler de var. Ben de Orhun Yazıtlarındaki runik harflerle benzerliğine dikkati çekeyim.
Müze'de yer alan bir dükkanda satılan, çevredeki köylülerin yaptığı resimler.
Müze’de yer alan bir dükkanda satılan, çevredeki köylülerin yaptığı resimler.

Müzeden çıkınca rehberimiz bizi bir hediyelik eşya dükkanına götürdü. İngilizce konuşan bir dükkan görevlisi bize Terracotta Askerleri’nin nasıl yapıldığını kısaca anlattı. Sonra bizi alışveriş bölümüne soktular. Çok çeşitli ve kaliteli hediyelik eşya bulunan bu dükkan, turistleri kazıklamak için özel olarak tasarlanmıştı. Çok beğendiğimiz bir kaç nesneyi çetin pazarlıklarla üçte biri falan fiyatına aldık. Daha sonra Terrakotta Askerleri’ni görmek üzere yola çıktık. Gezimizin bu kısmını bir sonraki yazıda anlatacağım.
Akşam otele döndükten sonra şehri keşfetmeye çıktık. Xi’an’ın düzenli, ızgara şeklinde bir şehir planı var. Geceleri bazı köşebaşlarında seyyar lokantalar kuruluyor. Buralarda ızgara, noodle ve envayi çeşit yiyecek bulunuyor. Bu seyyar lokantaların bir kısmı bira da satıyor ve biralar ucuz.

Çan Kulesi ve Davul Kulesi (Bell Tower&Drum Tower, 西安钟楼 西安鼓楼)
Budist geleneğinde davullar ve çanların özel bir yeri var. Budist tapınaklarında her zaman bulunan bu nesneler, günün belli zamanlarını, toplantıları haber vermek için kullanılır. Kimi yerlerde bu aletlere bir de gong ve ses çıkaran metal veya tahta balıkları da eklerler. Bu Budist simgeler, Xi’an’ın tam merkezinde yapılan Çan Kulesi ve Davul kulesine de esin kaynağı olmuş. Bu iki kule birbirine çok yakın, bir meydanın iki tarafında yer alıyorlar. Çin’in başka yerlerinde de böyle kuleler var ama herhalde en meşhurları Xi’an’dakiler. Bu kulelerden Çan Kulesi 1384’te, Davul Kulesi 1380’de yapılmış. Çan Kulesi’ndeki çan güneş doğarken, Davul Kulesi’ndeki davul ise güneş batarken çalınırmış. Bu iki kule kombine bir biletle gezilebiliyor. Bilet ücreti bir kule için 35 RMB iki kule için 50 RMB. Gece dışardan görünümleri çok güzel.

Gece Çan Kulesi ve önünde poz veren bir aile.
Gece Çan Kulesi ve önünde poz veren bir aile.
Davul Kulesi'nin gece görünümü.
Davul Kulesi’nin gece görünümü.