Kategoriler
Japonya gezi notları

Tokyo: Japon Bahçeleri, Harajuku

Doğu İmparatorluk Bahçeleri ve bahçedeki sürpriz

29 Kasım 2009’da Tokyo’nun 125 km kuzeyinde, tarihi yapılarıyla ünlü Nikko kentine gitmeyi planlamıştım, ancak Pazar günleri bölgenin aşırı kalabalık olduğunu öğrendim. Hava durumunda o günün yağmurlu olacağı bilgisini de alınca Tokyo’da kalıp alternatif bir gezi yapmaya karar verdim. Kısa bir incelemeden sonra kendime hedef olarak Doğu İmparatorluk Bahçeleri’ni (Kokyo Higashi Gyoen) seçtim ve yola koyuldum. Bu bahçe aslında 17. yüzyılda Edo kalesi olarak yapılmış ve Shogun Tokugawa burada oturuyormuş. Japon tarihinin en yüksek kale kulesi 1638 yılında kalenin bir parçası olarak tamamlanmış ve 1657’de büyük bir yangında yanmış. Yerine tekrar yapılmamış ama temelleri hala duruyor. Çevresi Japon bahçesi olarak düzenlenen kale kalıntıları doğrudan İmparatorluğa bağlı ve park olarak kullanılıyor. Buradaki Japon Bahçesinin ismi Ninomaru. Japon bahçeleri genelde belediyelere bağlı ama böyle tarihi önemi olan Kyoto ve Tokyo’daki birkaç bahçe İmparatorluğa bağlı.

Doğu İmparatorluk Bahçeleri'nden çevrenin görünümü.
Doğu İmparatorluk Bahçeleri’nden çevrenin görünümü.
Edo Kalesi'nin kulesinden geriye kalanlar.
Edo Kalesi’nin kulesinden geriye kalanlar.

Bahçenin kapısından girerken bir tuhaflık hissetim. Etraf kalabalıktı ve çok sayıda polis vardı. Biraz ilerledikten sonra, insanların parkın ortasından geçen bir yolun iki tarafına dizildiklerini ve bir şey beklediklerini gördüm. Kalabalığın arasında biraz daha ilerledim, derken sürpriz! İmparator ve İmparatoriçe’yi gördüm. Modern ve sade, oldukça şık giyinmiş bu yaşlı çift çevreye el sallayarak sempatik gülücükler dağıtıyorlardı. Her ikisi de güler yüzlü, mütevazı ve zarifti. Çevredeki Japonların davranışlarından bu insanları gerçekten sevdikleri açıkça belli oluyordu. Şakası yok, Şinto inancına göre İmparator Tanrı’nın torunudur ve Japonya’da çok saygı görür. Bizdeki kerameti kendinden menkul yöneticilerin kasılmaları ve insanları aşağılamaları aklıma geldi ve acı acı gülümsedim. Polislerin halka davranışı son derece dikkatli, sevecen ve ilgiliydi. Yere çömelip kollarını çember yapmış bir polis gördüm, kollarının arasında kesilmiş bir ağaç kökü vardı ve insanlar kalabalıkta görmeyip dizlerini bacaklarını kütüğe çarpar diye öylece bekliyordu. Diğer bir polis halkın önündeydi ve görüş açılarını kapatmamak için yere çömelmişti.

Halkın görüş açısını kapatmamak için çömelerek görev yapan polis.
Halkın görüş açısını kapatmamak için çömelerek görev yapan polis.

Birazdan iki tane atlı araba belirdi. Arabalar, atları ve sürücüleri son derce süslüydü ve tarih kokuyordu. Bu arabalar 1928 yılında yapılmış. Bundan 20 yıl önce İmparator’un taç giyme töreninden sonra törenin bir parçası olarak İmparator ve İmparatoriçe bu arabalardan birer tanesine binerek Ise Tapınağı’na gitmişler. Olayın yıldönümünü kutlamak üzere arabalar orada resmi geçit yapıyormuş. Bu şanslı kardeşiniz de İmparatorun tahta çıkışının 20. yılını kutlama törenlerine bilmeden katılmış oldu.

İmparatorluk arabası geçit töreninde.
İmparatorluk arabası geçit töreninde.
Arabanın sürücüsü.
Arabanın sürücüsü.
İmparator halkı selamlarken.
İmparator halkı selamlarken.
İmparatoriçe halka eğilerek selam veriyor.
İmparatoriçe halka eğilerek selam veriyor.
İmparator ve İmparatoriçeyi görmeye ve fotoğraflarını çekmeye çalışan halk.
İmparator ve İmparatoriçeyi görmeye ve fotoğraflarını çekmeye çalışan halk.

Tören bitince kalabalık dağıldı. Ben de parkı gezmeye koyuldum. Şanslı günümmüş, Kasım ayında açmış bir kiraz ağacı gördüm. Sonra bir banka oturdum ve fotoğraf makinemin küçük monitöründen İmparatorun fotoğraflarına baktım. Tam o sırada birisi İngilizce olarak “İmparatorun fotoğrafını çekebildin mi?” dedi. Kafamı kaldırdığımda 35-40 yaşlarında beyaz bir adam gördüm. Adam yanıma geldi ve kendini tanıttı. Amerikalıymış, Tokyo’yu hep merak edermiş onun için gelmiş. Nereli olduğumu sordu, Türk olduğumu söyleyince şaşırdı. Ben çok gezerim ama pek Türk gezgin görmem dedi. Bir önceki yıl Türkiye’deymiş. İstanbul’u, Bodrum ve Marmaris’i gezmiş. Biraz Türkiye’den konuştuk. Kendisine Antalya ve Doğu Karadeniz’i de ziyaret etmesini önerdim. İlginçtir, Tokyo’yu iş çıkış saatlerindeki kalabalık ve koşuşturma halleri ile İstanbul’a benzettiğini söyledi.

Kiraz ağaçlarının bazıları mevsiminden önce çiçek açıyor. Sakura denilen bu çiçeklerin Japon halkı için özel bir önemi var ve mutlaka ilgi gösteriyorlar.
Kiraz ağaçlarının bazıları mevsiminden önce çiçek açıyor. Sakura denilen bu çiçeklerin Japon halkı için özel bir önemi var ve mutlaka ilgi gösteriyorlar.
Sakuranın yakından görünüşü.
Sakuranın yakından görünüşü.

ninomaru-bahcesi

Ninomaru Japon bahçesinden görünümler.
Ninomaru Japon bahçesinden görünümler.

Harajuku

Cosplay merkezi olarak bilinen bu semt lise ve üniversite çağındaki gençlerin en sevdiği yer olarak biliniyor. Hafta sonları cosplay denen tarzda giyinmiş gençlerin toplandığı bir yer. Sıradışı giyim mağazaları ile dikkati çekiyor. Bu mağazalar Takeshita Caddesi ve civarında toplanmış durumda. Japonya’nın moda trendlerinin bu caddeden doğduğu söylenir. Bu caddede Daiso isimli bir 100 yen dükkanı da var.

Takeshita Caddesi'nden bir vitrin.
Takeshita Caddesi’nden bir vitrin.
Vitrin düzenlemesi yapan bir genç kız.
Vitrin düzenlemesi yapan bir genç kız.

Harajuku’daki diğer bir meşhur cadde, Omotesando. Yaklaşık bir kilometre uzunluğundaki bu caddede çeşitli mağazalar, alışveriş merkezleri, kafeler ve lokantalar var. Oriental Bazaar isimli dört katlı mağazada Japonya’ya özgü hediyelik eşyalar var. Kiddy Land isimli altı katlı mağazada ise sadece oyuncak satılıyor.

Harajuku'daki Kebab Box J isimli dönerci. Kovboy şapkalı bu abiler Türk ve kolayca muhabbete giriyorlar.
Harajuku’daki Kebab Box J isimli dönerci. Kovboy şapkalı bu abiler Türk ve kolayca muhabbete giriyorlar.

Rikugien Bahçesi

Bu bahçe 1702 yılında, şiirlerde anlatılan 88 manzarayı temsil etmek üzere yapılmış. Merkezinde iri bir yapay göl bulunan hayli büyük bir bahçe. Bahçede çeşitli türlerde yabani kuşlar yaşıyor. Bahçeyi tam olarak gezmek bir saat sürüyor. Bir de fotoğraf çekecekseniz bu süre daha da uzuyor.

rikugien-bahcesirikugien-bahcesi-2

Rikugien Bahçesi'nden görünümler.
Rikugien Bahçesi’nden görünümler.

Koishikawa Korakuen Bahçesi

Çin ve Japonya’daki meşhur manzaraların minyatür hallerini içeren 1629 yılında yapılmış bir bahçe. Bahçenin en güzel zamanının Kasım’ın ikinci yarısı olduğu söyleniyor. Gezmek bir saat sürüyor.

koishikawa-korakuen-bahcesi

Koishikawa Korakuen Bahçesi'nden görünümler.
Koishikawa Korakuen Bahçesi’nden görünümler.
Kategoriler
Japonya gezi notları

Tokyo: Balık Pazarı, Hama Rikyu, Asakusa

Tsukiji Balık Pazarı

Sanıyorum dünyanın en büyük balık pazarı. Bu kadar deniz ürünü seven bir milletin 17 milyon tanesini, bir de benim gibi turistleri beslemek üzere kurulmuş. Bu pazarda envayi çeşit balık, kabuklu, yumuşakça, denizden babam çıksa var ve günde 2000 ton deniz ürünü satılıyor. Pazarın assolisti ise ton balığı. Ton balığı, 800 kiloya kadar ulaşabilen dev bir balık ve esas özelliği ise suşinin en iyisinin ton balığının karın bölgesinden yapılması. Ton balığı stokları, artık sonuna doğru yaklaşıyor ve tüketimin bu şekilde sürmesi mümkün görünmüyor. Çeşitli çevre örgütleri ton balığının soyunun tükenmemesi için avın kısıtlanmasını istiyor.

tsukiji-yengec

Tsukiji Balık Pazarı'ndan görünümler.
Tsukiji Balık Pazarı’ndan görünümler.

İnsanoğlu, pek çok balığı çiftlikte rahatlıkla üretmesine rağmen en önemli balığı çiftlikte üretmekte çok zorlanıyor. Ton balığını, bildiğim kadarı ile sadece Japonlar ve Avustralyalılar üretebiliyor. Dünyanın diğer bölgelerinde, örneğin Türkiye’de yavrular vahşi doğadan yakalanıp çiftlikte büyütülüyor. Bu iş için tasarlanmış özel balıkçı gemileri Akdeniz’e çıkarak yavru ton balıklarını kocaman ağların içine hapsediyor ve çekip getirerek büyüyecekleri çiftliklere getiriyor. Yavru dediysem sizi yanıltmasın, bunlar birkaç kilo çeken iri balıklar ama çiftlikte 600 kilo civarına gelene kadar besleniyorlar. Hasat zamanı geldiğinde soğutuculu bir gemi geliyor ve balıklar tüfekle vurularak bu gemilere alınıyorlar ve dondurularak gidecekleri yere, çoğu zaman Japonya’ya götürülüyorlar. Ton balığı etinin kilosunun Türkiye’den çıkışının 60 dolar civarında olduğu söyleniyor. Tsujiki marketteki açık artırmada ton balığının türü, nerede yakalandığı, mevsim gibi faktörler balığın fiyatını etkiliyor. 2010 yılı başında 232 kiloluk bir ton balığı 175000 dolara satılarak bir rekor kırıldı. Bu balığın kilosu yaklaşık 1100 liraya geliyor.

Sabah saat 5 civarı ton balığı açık artırması yapılıyor ve bu turistler için hayli ilginç bir olay. Eskiden belli kurallara uymak şartıyla bu olayı izlemek mümkündü ama çok sayıda turistin ortalığı karmakarışık etmesi sebebi ile artık günde 140 kişinin açık artırmayı seyretmesine izin veriliyor. Bunun için saat 4.30’da pazarın enformasyon merkezine başvurmak gerekiyor. Pazarın iç taraflarındaki toptancılar bölgesine saat 9’a kadar sözünü ettiğim 140 kişiden başka kimse giremiyor. Toptancı bölgesinin dışındaki bölgeleri gezmek her zaman serbest, buralarda perakendeci dükkanlar ve iyi lokantalar da var.

Balık pazarının ambalaj atıkları.
Balık pazarının ambalaj atıkları.

Hama Rikyu Parkı ve tekne gezintisi

Bir zamanlar bir güçlü bir asilzadenin evinin bahçesi olarak yapılan bu park, Tokyo’nun en ilgi çeken parklarından birisi. Hemen çevresinde Shiodome semti var. Bu semt, son derece modern ve yüksek gökdelenlerle dolu. Geleneksel Japon bahçesi olarak tasarlanmış parkın arka planındaki dev gökdelenlerle birlikte görüntüsü ilginç bir tezat oluşturuyor. Parkın içinde bir yapay göl, çayevi, koruluk gibi bir Japon bahçesine özgü unsurlar yanı sıra eskiden ördek avı için kullanılan tuzaklar ve siperler mevcut. Bir kenarı Tokyo körfezine bakan parkta Tokyo’nun tek deniz suyu içeren yapay gölü bulunuyor ve gölün içinde deniz balıkları bulunuyor. Parkın kenarındaki bir iskeleden kalkan teknelerle gezinti yapılabiliyor. Buradan Asakusa’ya tekneyle gitmeyi öneririm. Tabii Asakusa’dan da Hama Rikyu Parkı’na tekne ile ulaşım var.

Parkta karnını doyuran bir aile.
Parkta karnını doyuran bir aile.
Çay evinde çay içenler.
Çay evinde çay içenler.
Hama Rikyu Parkı ve arkada gökdelenler.
Hama Rikyu Parkı ve arkada gökdelenler.

Tekne Sumida Nehri’nden gidiyor ve çevrede Tokyo manzaraları eşliğinde, köprülerin altından geçerek bir yolculuk yapıyorsunuz. Nehirde ilginç tekneler olduğu gibi teknede de ilginç insanlar oluyor. Yolculuğun sonuna doğru bir bira bardağına benzeyen Asahi Biraları’nın merkez binası da yakından görülebiliyor.

Tekneden bir görünüm.
Tekneden bir görünüm.

tokyo-mimari

Asahi biralarının merkez binası
Asahi biralarının merkez binası
Nehirde gezinen modern bir tekne.
Nehirde gezinen modern bir tekne.

Asakusa

Asakusa, Tokyo’nun en eski mahallelerinden biri ve ikinci dünya savaşından önce pek çok eğlence yeri ve kabuki tiyatrolarının olduğu bölgeymiş. Bombardımanda bunların çoğu tahrip olmuş ve şehir yeniden yapılanırken Asakusa’nın önemi azalmış. Günümüzde meşhur bir Budist tapınağı olan Sensoji tapınağı ve tapınağa giderken kullanılan Nakamise Caddesi’nden dolayı çok ziyaret edilen bir yer.

Nakamise Caddesi
Nakamise Caddesi
Nakamise Caddesinde yiyecek satıcısı.
Nakamise Caddesinde yiyecek satıcısı.
Nakamise Caddesi'nde hediyelik eşya satan bir dükkan.
Nakamise Caddesi’nde hediyelik eşya satan bir dükkan.

Nakamise Caddesi’nin hemen başında Kaminarimon (Kaminari Kapısı) var. Bu kapı 1000 yaşından daha yaşlı ve Asakusa’nın simgesi. Cadde, yaklaşık 200 metre uzunluğunda. Her iki tarafında yiyecek satıcıları ve hediyelik eşya dükkanları var. Bu cadde yüzyıllardır aynı tip dükkanları barındırmış.

Nakamise caddesi bittiğinde Sensoji tapınağından önce Hozomon (Hozo Kapısı) ile karşılaşıyorsunuz. Kapının üzerinde dev Japon fenerleri ve Buda’nın sandaletlerini temsil eden dev sandaletler asılı.

Hozo Kapısı.
Hozo Kapısı.
Tapınağın bahçesinden bir görünüm.
Tapınağın bahçesinden bir görünüm.

Sensoji Tapınağı yedinci yüzyılda yapılmış ve Tokyo’nun en eski tapınağı. İkinci dünya savaşında ağır hasar görüp aslına sadık olarak tekrar yapılmış. Tapınağın hemen yanında Beş Katlı Pagoda var.

Ünlü kabuki oyuncusu Danjuro Ichikawa'nın heykeli.
Ünlü kabuki oyuncusu Danjuro Ichikawa’nın heykeli.
Turistik ninjalar.
Turistik ninjalar.
Tapınağın beş katlı pagodası.
Tapınağın beş katlı pagodası.

nakamise-caddesi-dukkan

Nakamise Caddesi'nden gece görüntüleri.
Nakamise Caddesi’nden gece görüntüleri.
Kategoriler
Japonya gezi notları

Tokyo: Alışveriş, Gece Hayatı

Tokyo’da Alışveriş

Tokyo bir alışveriş cenneti. Dev bir ekonominin en zengin 17 milyon insanının yaşadığı bir şehir için aksi düşünülemez herhalde. Bu kentte istediğiniz her şey var, ama özellikle elektronik, oyuncak ve giyim açısından çok zengin. Geleneksel dükkanların yer aldığı çarşılar, yol kenarlarındaki mağazalar yanı sıra dev mağazalar hayli çok sayıda. Altı katlı bir oyuncak mağazası, dört katlı bir hediyelik eşya mağazası veya sekiz katlı bir kadın giyimi mağazasına rastlamak her an mümkün. Tokyo’nun ilginç bir mağaza türü de 100 yen mağazaları. Bu mağazalarda ne alırsan al 105 yen. Adına bakıp da benim gibi kasada 100 yen ödemeye kalkmayın, mağazalar 100 yen mağazası ama içindekiler 105 yen. Bu mağazalardan bazıları 40-50 metrekare büyüklüğünde, ama birkaç katlı olan ve içinde süpermarket gibi departmanları olan 100 yen mağazaları da mevcut. Bunlardan Daiso benim en çok beğendiğim 100 yen mağazası oldu. İçinde mutfak eşyasından yiyeceğe, oyuncaktan takıya kadar bol çeşit var.

Bir 100 Yen mağazası.
Bir 100 Yen mağazası.

Giyim açısından da çok zengin olan şehirde geleneksel giysiler satan yerler yanı sıra Uzakdoğu stilinde daha modern giysiler satan mağazalar da var. Orta yaş ve üstüne hitap eden mağazalarda modern ve sade, beyaz, siyah, gri ve pastel renklerde giysiler mevcut ama gençlere hitap eden mağazalarda daha çılgın giysiler de rahatlıkla bulunuyor. Çılgın giysi satan dükkanlar daha çok  Harajuku semtinde bulunuyor. Bu semt, cosplay giysileri açısından da herhalde dünyanın merkezi.

Vitrinde mankenler.
Vitrinde mankenler.

Masaj

Tüm Uzakdoğu’da olduğu gibi Japonya’da da masaj geleneklerin bir parçası. Japonya’ya özgü shiatsu masajı yaptırmak için kesenin ağzını açmak gerekiyor. Daha ekonomik bir çözüm ise Tayland masajı yaptırmak. Japonya’da kaçak veya yasal olarak çalışan çok sayıda Taylandlı var ve neredeyse her köşe başında bir Tayland masajı salonu mevcut. Bu salonlardan bazı semtlerde ve ara sokakta olanları masajın yanı sıra bazı dünyevi zevkleri de portföylerine katmışlar. Masaj amaçlı masaj salonları ise Türkiye standartlarına göre pahalı, ancak yüksek kalitede bir hizmet veriyorlar.

Roppongi, gece hayatı, seks

Tokyo’nun Roppongi semti gece hayatı ile ünlü. Japonya’ya gelen yabancıların gece hayatını yaşamak için seçtikleri bir numaralı bölge. Bu semtte çok sayıda Japon da bulunuyor ama Japonların gittiği başka semtlerde eğlence mekanları da mevcut. Roppongi’de barlar, canlı müzik, club denilen içkili mekanlar, konsomatris benzeri kızlarla içki içilip eğlenilecek yerler, cinsel fantezilerin gerçekleştirildiği mekanlar, masaj salonları mevcut. Roppongi’nin sokaklarındaki siyahlar meşhur. Bunlar, iri yarı İngilizce konuşan Afrikalı veya Amerikalılar ve işleri sokaktan geçen turistleri barlara sokup komisyon almak. Bunlar son derece rahatsız edici, ısrarcı ve laftan anlamayan tipler. Eğer kanıp da götürdükleri yerlere giderseniz size eşlik eden güzel bir kızla birkaç içki içip yüklü bir hesap ödemeniz çok muhtemel. Bu siyahlardan bir tanesine elimdeki fotoğraf makinesini gösterip İngilizce olarak ben gazeteciyim buraya fotoğraf çekmeye geldim dedim ve hemen kayboldu. Diğer bir tanesi daha ısrarcı çıktı,  ne dediysem adamdan kurtulamadım. Sonunda Japonca konuştum ve o da anında kayboldu.

Tokyo’da ve özellikle Roppongi’de burada detaylarını yazmak istemediğim cinsel fanteziler olan mekanlar olduğu söylenir. Bu bölgede cüzdanınız şişkinse aklı almaz, hatta bazılarına iğrenç gelebilecek eğlenceler yaşamak mümkün. Bu eğlencelerin on bin dolar gibi maliyetlere ulaşması da görülmedik bir durum değil.

Roppongi yabancıların gittiği yer ama bunun dışında Tokyo’nun çeşitli yerlerinde çeşitli mekanlar mevcut. Bunlardan en bilineni Shinjuku semti ve bu semtteki Kabukicho denilen bir bölge. Roppongi  Shinjuku’ya göre daha turistik bir bölge, ben daha Japon karakterli olan Shinjuku bölgesini görmenizi öneririm. Roppongi ve Shinjuku dışındaki yerleri bulmak bir yabancı için zor. Bu mekanlardan bazılarının web sayfası da var, ama bu web sayfalarının çoğu Japonca. Japonya’da fuhuş kanuni olarak yasak. Aslında fuhuş ile kastedilen normal cinsel ilişki ama diğer eylemler hukuken yasak değil. Örneğin oral seks hizmeti verildiği açıkça belirtilen pink salon isimli işletmeler var. Kimi zaman verilen cinsel hizmetler yazılı olarak üstü kapalı şekilde ifade ediliyor. Örneğin, bir eskort servisi hizmetlerini şu şekilde anlatıyor; “Kızlarımızdan birisini seçtikten sonra iki saatlik eskort ücretini ödeyip aşk oteline gidersiniz. Otel ücreti size aittir. Kızımız sizi duşa sokup kendi elleri ile yıkar. Bundan sonra olacaklar iki yetişkin insanın arasında olabilecek şeylerdir ve firmamız olup bitecek olaylarla detaylı bir bilgi sahibi değildir. Kızlarımızın son derece kibar ve temiz olduğunu ve bir erkeği nasıl rahatlatacaklarını bildiklerini hatırlatmak isteriz.” Böyle bir servisin ücreti 400 dolar civarında ve bu sektörde çalışan kızların küçük bir kısmının üniversite öğrencileri ve evli kadınlar olduğu söylenir.

Kabukicho'dan gece görünümü.
Kabukicho’dan gece görünümü.
Shinjuku'dan bir görünüm.
Shinjuku’dan bir görünüm.

Roppongi dışındaki yerlerin çoğuna beyazları almıyorlar. Bunların kapısında Japon standartlarına göre ızbandut gibi adamlar bekliyor ve bildikleri tek İngilizce ifade “Only for Japanese” (Yalnız Japonlar içindir). Bunun sebebi bir rivayete göre Japonların atmosferi bozacak yabancıları orada istememesi, ama diğer bir rivayete göre Japon erkeklerinde küçük penis kompleksi olduğu için yabancılarla kıyaslanmak istemezlermiş.

Shinjuku

Eskiden fuhuş yapılan yerlere Türk hamamı (Toruko-buro) denirmiş. Geçmişte bir tarihte Türk Büyükelçiliği Japon resmi makamları nezdinde girişimde bulunarak bu ismin değiştirilmesini istemiş. Artık bu tür yerlere soapland (sōpurando) deniyor. Kadınlara hizmet veren sōpurandolar da varmış. Bunun dışında yetişkin eğlencelerine yönelik olarak “esute”, “pink salon”, “image club” isimli işletme türleri var. Fuhuş sektöründe çalışan kadınların önemli bir kısmı Japon olmayan Asyalı kadınlar, en başta Çinli ve Taylandlılar. Bunun dışında Tayvanlı, Koreli ve Ruslar da mevcut.

Bazı masaj salonları da erotik servisler veriyor. Özellikle Tayland masaj salonlarının ara sokakta, gözden uzakta olanları bu tip olabiliyor. Bu salonlardan bazılarının kapısının önünde masör kızlar bekleşiyor ve gelip geçen erkeklerden gözlerine kestirdiklerine yaklaşarak masaj yapmayı teklif ediyorlar. Bu salonlarda yaygın bir uygulama “happy end”, yani masaj sonunda elle yaptıkları özel bir masaj tipi. Diğer bir hizmetleri de prostat masajı olup özel bir fiyat tarifesine bağlı.

Kategoriler
Japonya gezi notları

Tokyo: Ueno ve Akihabara

Kyoto’dan Tokyo’ya gece 10 civarı ulaştım. İnternette Japanican.com’dan bulduğum otelim Tokyo’nun iki büyük istasyonundan biri olan Ueno İstasyonu yakınlarındaydı. Tren istasyonundan çıktıktan sonra elimde valizle ortalıkta adres aradım. Sokakların başına geliyor, sokak ismine bakıyor, aradığım sokağın o olmadığını anlayınca yola devam ediyordum. Bu vesile ile Tokyo’daki adres ve numaralandırma sisteminin bizdekinden değişik olduğunu da öğrenmiş oldum. Neyse ki istasyona yakın bir köşede bulunan dev haritayı gördüm ve bu sayede oteli buldum. New Touhoku adındaki bu otele altı gece için yaklaşık 600TL ödedim. Otel eski ve odaları küçüktü, Japonya standartlarına uygun olarak temizdi ve internet erişimim vardı. Resepsiyonda kimi zaman cana yakın bir yaşlı kadın kimi zaman sakin ve sessiz yaşlı bir adam oluyordu.

Odama yerleştikten sonra dışarı çıkıp turladım. Tokyo’nun bol ışıklı ve hareketli geceleri ile bu şekilde tanışmış oldum. Lokantalar, meyhaneler, kafeler, masaj salonları, oyun salonları, küçük marketler hala açıktı. Otele dönerken ana caddenin kenarına yerleşmiş bir seyyar satıcının ramen sattığını gördüm. Satıcı 70 yaşlarında görünen bir adamdı. Ani bir kararla yanaşıp bir ramen istedim. Adam, usta hareketlerle iri bir çanağa haşlanmış makarna, et suyu ve bir takım sebzeler koydu. Haşlanmış bir yumurtayı ve ne olduğunu anlamadığım ete benzer bir yiyeceği de içine doğradı. Bir porselen kaşık ve çubuklarla elime tutuşturdu. Seyyar arabanın hemen yanına kurduğu portatif bir masaya oturarak rameni yedim. Hayatımda yediğim en lezzetli ramendi.

Ertesi gün en yakındaki hedef olan Ueno Parkı’na yöneldim. Japonca öğrendiğim dönemde kitabımızda sık sık adı geçen bu parkı görmek nihayet nasip olacaktı.

Ueno Parkında ve çevresinde Tokyo Ulusal Müzesi, Doğu (Orient) Müzesi, Ulusal Bilim Müzesi, Ulusal Batı Sanatları Müzesi ve Tokyo Güzel Sanatlar Müzesi var. Parkta küçük bir hayvanat bahçesi de var.

Ueno parkında Shinobazu isimli büyük bir havuzda yabani bitkiler ve yabani kuşlar vardı. Şehrin ortasında böyle bir oluşum bana hayli ilginç geldi. Yine havuzun içindeki bir adada yer alan Benten tapınağını da ziyaret ettim. Havuz kenarındaki bir kafeye gidip sabah kahvaltısı olarak karides aldım, üstüne bir kahve içtim. Havuzun kenarında dolaşmaya çıktım.

Benten Tapınağı
Benten Tapınağı
Ueno Parkı'nın havuzunda gezen yabanıl su kuşları.
Ueno Parkı’nın havuzunda gezen yabanıl su kuşları.

Bir ara dalgın dalgın ördekleri seyrederken, yanımda ufak, 70 yaşlarında, hava serin olmasına rağmen üzerinde sadece fanila olan bir Japon belirdi ve benimle İngilizce konuşmaya başladı.

Bu adam bana hiçbir şey sormadı. Doğrudan anlatmaya başladı. İkinci dünya savaşı sonrasını anlattı. Nasıl yokluk çektiklerini, nasıl yiyecek sıkıntısı olduğunu anlattı. Pirinç, turp ve bazı otlarla karın doyurduklarını, meyve sıkıntısı çektiklerini, zaten bugün bilinen pek çok meyveyi o zaman tanımadıklarını anlattı. Japon portakalından bahsetti. Küçüktür, tadı da çok güzel değildir ama biz başka portakal bilmezdik dedi. Ama yine de değişik bir tadı vardır, bulursan yemelisin dedi. Eskiden insanların daha nazik olduğunu, modernleşmenin insanları kabalaştırdığını söyledi. Eskiden lokantalarda garson olarak kimonolu kadınların çalıştığını, son derece zarif bir şekilde servis yaptıklarını, artık öyle garsonların kalmadığını anlattı.

Japonlarla iletişimin zor olduğunu, Japonların utangaç insanlar olduğunu söyledi. Yine de Japonlarla iletişim kurmaktan vazgeçmememi, iyi insanlar olduğunu söyledi. Birazcık Japonya’daki yabancıları çekiştirdi, Roppongi’de yabancıların gittiği kafe ve barlar olduğunu, yabancıların buralara giderek birbirlerine yapıştıklarını (They are sticking together) ve Japonya’dan hiçbir şey anlamadıklarını söyledi. Nasıl iletişim kurmam gerektiğinden bahsetti. Öncelikle, birkaç kelime Japonca öğrenmem gerektiğini, örneğin konnichiwa diyerek lafa başlamamın sonra İngilizce konuşsam da işleri kolaylaştıracağını söyledi. İngilizce konuşmaya en çok gençlerin meraklı olduğunu, onun için iletişim kurmak için gençleri tercih etmemi önerdi. Sonra monologun seyri değişti, adam bana zamparalık öğütleri vermeye başladı. Yabancıların olmadığı Japon lokantalarına gitmemi, oralardaki garson kızlarla muhabbet etmeye çalışmamı, hatta bazılarını baştan çıkarmam ihtimali olduğunu da ekledi. Turistler hep Japon sanatı ile ilgili müzelere gidermiş, oysa Japonlar Modern Sanatlar Müzesi’ne gidermiş, o müzeye gidersem, aralarda koltuklarda oturup dinlenen çok sayıda yalnız Japon kadın görecekmişim. Gidip onlardan bir tanesinin yanına oturup, konnichiwa diye lafa girip İngilizce birkaç soru soracakmışım. Kim bilir, belki bu sohbet ilerler ve aramızda bir ilişki kurulabilirmiş. Eğer bir tanesinden ilgi görmezsem, ikinciyi, üçüncüyü deneyecekmişim. Bu aşamada adam biraz durdu, düşündü ve boş ver, Japon kadınlarını bunları baştan çıkarmak zordur, sen en iyisi Tayland’a git dedi.

 

Ameyoko

Ueno İstasyonu’nun hemen yanında yer alan bu pazarda çok çeşitli dükkanlar ve lokantalar var. Japonya, ekonomisi çok gelişmiş bir ülke ve doğal olarak çok katlı mağazalar, marketler, modern alışveriş merkezleri var. Öte yandan, uzun süredir değişmediği hissini veren daha geleneksel dükkanlara rastlamak da son derece normal. Bu Pazar aslında şekerlemeciler pazarıymış, hala da birkaç şekerlemeci dükkanı var. Pazardaki dükkanlardan kimisi yiyecek maddeleri, kimisi giyecek, kimisi hediyelik eşya ve kimisi elektronik satıyordu. Buralar geleneksel bir Japon pazarının havasını taşıyor ve gezmek keyifli. Fiyatlar makul ve çok güzel hediyelik eşyalar var.

Ameyoko'da balık satıcısı.
Ameyoko’da balık satıcısı.
Ameyoko'da geleneksel bir mutfak malzemeleri satan bir dükkan.
Ameyoko’da geleneksel bir mutfak malzemeleri satan bir dükkan.

Yan sokaklarda ise lokantalar, oyun salonları, masaj salonları ve bir de çok katlı sex shop vardı. Acaba Japonya’da sex shop nasıl olur diye merak ettim doğal olarak. Kasada uzun saçlı bir gay oturuyordu ve dükkana girip çıkanla çok ilgili görünmüyordu. Zemin katta vibratör, yapay penis ve yapay vajinalar vardı. Dükkanda gezenler içinde tek başına veya iki kişi olarak gezen kadınlar ve erkek-kadın çiftler de vardı, bu bakımdan bir Avrupa ülkesi kadar rahat görünüyorlar. Altı katlı bu mağazada teker teker her bir katta ne var hatırlayamıyorum, ama en üst katta CD ve dergilerin olduğunu, şişme bebek bölümünde Japonlardan beklendiği gibi gelişmiş modeller bulunduğunu hatırlıyorum. Bir kat tümü ile fantezi giysilere ayrılmıştı, burada deri çizme ve kırbaçtan hemşire veya polis üniformasına kadar çeşitli modeller mevcuttu ama ezici çoğunlukla raflar liseli kız üniformaları ile doluydu.

 

Akihabara

Tokyo’da bir semt. Dünyanın elektronik merkezi diye bilinir. Büyük bir gaflet içinde burayı gezmek için üç saat ayırmıştım. Metro istasyonundan indiğimde hemen meşhur Yodobashi alışveriş merkezini gördüm. İçeri girdiğimde her biri kapalı spor salonu genişliğinde altı kattan oluşan dev bir mağazanın içinde olduğumu anladım. Cep telefonu, USB bellek, monitör, fotoğraf makinası, oyuncak, yazıcı ve aklınıza gelen gelmeyen her türlü elektronik alet bu mağazada departmanlar halinde yerleştirilmişti. Dünyada bu kadar çok tür fare (mouse) olduğunu bu mağazayı ziyaret edene kadar bilmiyordum. Mağazanın içinde gezerken Akihabara için ayırdığım üç saat doldu.

Akihabara'da Yodobashi mağazası.
Akihabara’da Yodobashi mağazası.

Ertesi gün tekrar Akihabara’ya gittim. Sokaklarda dolaşıp küçük dükkanlara baktım. Oyun satanından robot yapmak için devreler satanına kadar envayi çeşit dükkanla karşılaştım. Birkaç saat ayırmama rağmen tüm sokakları gezemedim. Elektronik meraklısı bir insan bu semtte bir ay geçirebilir diye tahmin ediyorum.

Akihabara'da bir elektronik dükkanı.
Akihabara’da bir elektronik dükkanı.
Akihabara'da bilgisayar oyunları ve anime satan bir dükkan.
Akihabara’da bilgisayar oyunları ve anime satan bir dükkan.